Telaşın, trafiğin, koşturmacanın olmadığı Amasra’yı yürüyerek keşfetmeye başladık. Kendi bağlarında bahçelerinde yetiştirdikleri, evlerinde yaptıkları ürünleri tezgahlara taşıyan satıcıların arasından geçerek indik sahile. Adanın çevresinde uzun bir yürüyüş yaptıkdan sonra kaleye çıktık.
Tepeye kurulmuş şimdi adını hatırlayamadığım bir çay bahçesinde soluklandık. Buradan gri, beyaz, siyah tavşanların yaşadığı tavşan adasını izledik çaylarımızı yudumlarken.
Ardahan’daki Damal Dağları'nda beliren Atatürk silüeti gibi, Tavşan adasının hemen arkasındaki tepede de Ulu önderimizin muhteşem silüeti görülmeye değerdi.
Sonra Roma yapısı bir kemerle geçilen köprü bağlantılı adaya geçip Amasra evlerini, restora edilen kiliseden bozma camileri gördük.
Öğrendiğim kadarı ile çok görkemli antik bir geçmişi olan Amasra’nın ne yazık ki günümüze kalan kalıntıları çok iyi durumda değildi.
Plajları denize girmek için çok uygun. Hatta bizim Amasra’da olduğumuz gün hava sıcaklığı 32 dereceydi ve insanlar denize girmeye başlamıştı bile.
Amasra aynı zamanda bir balıkçı kasabası. Balıkçılar tuttukları taze balıkları iskeledeki lokantalara veriyor. Lokantalarda meşhur Amasra salatası eşliğinde hem gözünüze hem midenize ziyafet çekmenizi sağlıyor. Biz öğle yemeğimizi Çeşmi Cihan da yedik. Beni yakından tanıyanlar nasıl balık düşkünü olduğumu bilirler. En çok da palamut ve istavrit severim. O gün de lokantanın istavrit ve hamsi günüydü, masamız Amasra’yı kucaklıyordu. Ne demişler et, balık, kelle, bunlar yenir elle. Balıkların üstüne boooolca limon sıktığımı hatırlıyorum ama inanın sonrasını hatırlamıyorum. En son arkasından yediğim helvanın ağzımda dağılması ile kendime geldim.
Sonrasında tekne turuna katılıp mağaraları ve Amasra koylarını fotoğrafladık.
Biz tekne turundan sonra el yapımı hediyeliklerin bulunduğu çarşıya alışverişe çıktık. Ama Amasra arzuya göre yürüyüş yapmayada, sahil kenarında oturup çay içmeyede uygun.
Amasra’yı 1460 yılında karadan ve denizden kuşatarak feth eden Fatih Sultan Mehmet Amasra’yı tepeden seyrederken Lalasına “ lala lala Çeşm’i Cihan mı ola ( dünyanın gözü) ” diye sormuş. Gerçekten de doğa güzelliği, temiz havası, koyları, şık hediyelikler bulabileceğiniz çarşısı, müzesi, kalesi, sakin ortamı, doyumsuz yeşili ve mavisi ile kısa tatillerinize renk katabileceğiniz güzel bir yer Amasra.
Ve işte makineme yansıyan güzellikleri ile Amasra, iyi seyirler.
Sevgiler. Güngör .
Tepeye kurulmuş şimdi adını hatırlayamadığım bir çay bahçesinde soluklandık. Buradan gri, beyaz, siyah tavşanların yaşadığı tavşan adasını izledik çaylarımızı yudumlarken.
Ardahan’daki Damal Dağları'nda beliren Atatürk silüeti gibi, Tavşan adasının hemen arkasındaki tepede de Ulu önderimizin muhteşem silüeti görülmeye değerdi.
Sonra Roma yapısı bir kemerle geçilen köprü bağlantılı adaya geçip Amasra evlerini, restora edilen kiliseden bozma camileri gördük.
Öğrendiğim kadarı ile çok görkemli antik bir geçmişi olan Amasra’nın ne yazık ki günümüze kalan kalıntıları çok iyi durumda değildi.
Plajları denize girmek için çok uygun. Hatta bizim Amasra’da olduğumuz gün hava sıcaklığı 32 dereceydi ve insanlar denize girmeye başlamıştı bile.
Amasra aynı zamanda bir balıkçı kasabası. Balıkçılar tuttukları taze balıkları iskeledeki lokantalara veriyor. Lokantalarda meşhur Amasra salatası eşliğinde hem gözünüze hem midenize ziyafet çekmenizi sağlıyor. Biz öğle yemeğimizi Çeşmi Cihan da yedik. Beni yakından tanıyanlar nasıl balık düşkünü olduğumu bilirler. En çok da palamut ve istavrit severim. O gün de lokantanın istavrit ve hamsi günüydü, masamız Amasra’yı kucaklıyordu. Ne demişler et, balık, kelle, bunlar yenir elle. Balıkların üstüne boooolca limon sıktığımı hatırlıyorum ama inanın sonrasını hatırlamıyorum. En son arkasından yediğim helvanın ağzımda dağılması ile kendime geldim.
Sonrasında tekne turuna katılıp mağaraları ve Amasra koylarını fotoğrafladık.
Biz tekne turundan sonra el yapımı hediyeliklerin bulunduğu çarşıya alışverişe çıktık. Ama Amasra arzuya göre yürüyüş yapmayada, sahil kenarında oturup çay içmeyede uygun.
Amasra’yı 1460 yılında karadan ve denizden kuşatarak feth eden Fatih Sultan Mehmet Amasra’yı tepeden seyrederken Lalasına “ lala lala Çeşm’i Cihan mı ola ( dünyanın gözü) ” diye sormuş. Gerçekten de doğa güzelliği, temiz havası, koyları, şık hediyelikler bulabileceğiniz çarşısı, müzesi, kalesi, sakin ortamı, doyumsuz yeşili ve mavisi ile kısa tatillerinize renk katabileceğiniz güzel bir yer Amasra.
Ve işte makineme yansıyan güzellikleri ile Amasra, iyi seyirler.
Sevgiler. Güngör .
10 yorum:
Amasra'yı o kadar çok severim ki. Çocukluğumun ve ilk gençliğimin bütün deniz tatilleri Amasra'da geçti. Tabii o zamanlar çok daha bakir, doğası çok daha güzeldi, tadına doyum olmazdı. Yıllar sonra gittiğimde biraz hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Yine de herşeye rağmen güzel, üstelik bir dolu anımı saklıyor. Ne iyi etmişsiniz. Sefanız olsun:))
çok güzel bir gezi olmuş..fotoğraflarınız kartpostal gibi..anlatımınız da şiir gibi..sevgiler..
Ne kadar güzel yerler, ne hoş resimler. Amasra' ya mutlaka gitmek gerektiği duygusu uyandıracak kadar güzel. Ellerinize sağlık.
Sevgiler...
Sevgili Leylak dalı, sizin için nostaljik bir post oldu galiba, umarım bir sürü MUTLU anıyı hatırlatmışımdır.
Dediğiniz gibi sefam olsun. Daha iyi tatiller sizlerin olsun. Sevgiler.
Hem yorumunuz, hem de her yorumunuzun arasına kattığınız ince övgüler için teşekkür ederim Selma hanım.Ben de sevgiler.
Bu duyguyu uyandırabildiysem ne mutlu bana. Beğendiğinize çok sevindim Asuman hanım. Benden de kocaman sevgiler.
amasrayı 3 yıl önce gördüm amasradan sonra bartın ve çakraz köyü var harika yerler anlatımınızda duygu yüklü kaleminize sağlık sevgiler..
Teşekkürler Bilge hanım, beğendiğinize sevindim, gerçekden çok güzel yerler.
sevgiler gönderiyorum.
Bu fotoğraflardan sonra gel de gidip gezme...
Çok güzel, ellerinize sağlık.
Fırsatınız olursa mutlaka görmenizi tavsiye ederim Ramazan bey, gerçekden çok güzel yerler.
Sevgiler.
Yorum Gönder