27 Ocak 2012 Cuma

Bizde, biz bogayi kavalariz, burada baga onlari ...



Insan ister istemez gordugu her yeni seyi onceden bildikleri ile kiyasliyor.
Burada bir çok sey çok farkli.

Mesela, Istanbulda ne yazik ki yaya geçitlerinde bile oncelik araçlarin. Burada trafik isiklarinin olmadigi ve yaya geçiiti çizgilerinin oldugu bir yerde, karsidan karsiya geçerken saginizi solunuzu kontol etmenize bile gerek yok. Bende Turkiyeden kalma aliskanlik oldugu için tabiki bakiyorum.
Ama soforler burada son derece saygili. Daha yaya geçidine yaklasinca bile yavasliyorlar. Bu geçitleri kullanmak oyle hosuma gidiyor ki. Tek basima geçiyorken bile bir anda trafik duruyor ve geçiyorum. Hatta kosturmuyorum bile, normal yuruyorum. Istanbul trafigi ile karsilastirinca bu durum bana cidden çok luks geldi. Luks ve havali. Yaya geçitlerinde bir tek kirmizi hali eksik. O da olsa, odul toreninde yurudugumu dusunucem.

Ayrica geldim geleli inanin abartmiyorum bir kez bile korna sesi duymadim. Burada trafik yok mu? Tabiki var, ama yayalarda, soforlerde herkes birbirlerine saygili. Herkes haddini ve hakkini biliyor.

Diger bir dikkatimi çeken konu; arkadaslar burada siesta denilen bir durum var. Saat 16:00 ile 17:00 arasi sokakda insan goremezsiniz. Herkes uyumaya gidiyor. Bu saatte insanlar birbirlerine telefon bile açmiyorlar. Evlenmeden once esim de bu saatte mutlaka siesta yaptigini soylemisti. Ben de hayati boyunca oglen uykusu uyumamis biri olarak, iyi ozaman bende sen uyurken kitap okurum demistim.
Nerdeeee, arkadaslar ne guzel seymis bu siesta dedikleri sey. Insan guzel seylere çabuk alisiyor. Valla bende sarilip uyuyorum Canimin içine.

Baska bir farkliligi da tanismalarda fark ettim. Burada erkekler birbirlerini opmuyorlar. Diyelim ki bir yerden geçiyorsunuz, esiniz bir erkek arkadasini gordu ve sizi onunla tanistirdi. Bizde nasil olur ? Erkekler sarilir yanakdan opusur, bayan tanistigi beyin elini sikar, tokalasir. Burada erkekler tokalasiyor, yeni tanistiginiz bey sizi opuyor. Yanlis anlamayin yanakdan tabiki, o kadar da degil yani :-) Eger opmezse nezaketsizlik olurmus.

Arkadaslar burada ogle yemegi saat 14:30 da, aksam yemegi de saat 21:00 dan sonra yeniliyor. Ve her iki ogunde de mutlaka onceden aparatif bir seyler yeniliyor. Bu aparatif kulturu okadar oturmuski, bizim kanepe dedigimiz atistirmaliklar çesit çesit olarak butun kafelerde var. Tabiki isteyen kafeden atistirma yapip eve gelebilecegi gibi, isteyen ana yemege geçmeden once evinde de atistirma yapabiliyor. Ama illa ki yapiyor.

Sonra burada çosuklar 18 yasini doldurdugu zaman evden ayrilma ozgurlugune sahip. Yalniz basina, arkadaslari ile ya da sevgilisi ile hiç fark etmiyor. Çocuk ayri eve çikmak istiyorsa, aile engeli, çevre ne der baskisi yok. Herkes istedigi gibi davranmakda ozgur.

Hani bizde arkadaslarla yemege ya da içmeye gidince hesabi ben odiycem, ayy yok valla olmaz ben odiycem olayi yasariz ya, burada herkes kendi yedigini oduyor, ya da herkse ortaya bisey koyuyor. Benim gordugum kadari ile butun masanin hesabini bir kisinin odedigi olmadi hiç.

Sonra bir de hani biz arkadaslarla kafe de bulustugumuzda genel olarak çay soyleriz ya, burada sarap ya da bira tercih ediliyor. Tabiki yemegin yani içinde ayni sey geçerli. Sarap yada bira, ama en çok sarap.

Hergun yeni bir sey ogreniyorum diyebilirim.
Onun için bu yazinin devami gelecek arkadaslar.
Simdilik, sevgiler, sevgiler, sevgiler... herkese...
Gungor Ekinci Saglik

25 Ocak 2012 Çarşamba

Biz bir portakalin iki yarisiyiz askim...



Arkadaslar yeni ogrendigim ve beni gulduren bir seyi paylasmak istiyorum hemen sizlerle. Hani bizde sevgililer ya da esler için bir elmanin iki yarisi olmak deyimi var ya, burada da benzer sey var.

Burada bir portakalin iki yarisiyiz deniliyormus.

Duysalar mutlaka buradakilerede Elma ilginç gelecekdir.

22 Ocak 2012 Pazar

ASKOLSUN KURUFASULYE VE BAKLAVA AGLATTINIZ BENI



Buraya geldim geleli, pisirdigim hiçbir yemek lezzetli olmuyor.
Ya çok pisiriyorum ya az, ya yagli oluyor ya tuzsuz. Mutlaka bir eksigi oluyor, kivamini tutturamiyorum yani hiç.

Canimin içi esim de okadar nazik ki; yok yok diyor, sen guzel yapmissin da kiymasi lezzet vermemis. Emege oyle saygisi var ki, ne pisirsem yiyor sagolsun.

Buranin yemeklerine çok fazla alistigim soylenemez. Bazilarinin lezzetini begeniyorum gerçi ama, bana daha çok atistirmalik gibi geliyorlar. Doyup doymadigimi anlayamiyorum bile.

Esim restaurant sektorunde oldugu için çok iyi analiyor yemekden ve harika yemekler yapiyor cidden. Anneme, sen unu, suyu, tuzu karistirsan harikalar yaratirsin derdim, Canimin içi de aynen oyle iste. Elini neye degse lezzet katiyor.

Sebzeleri tencereye koydugumuz zaman bile, sanki o koydugunda sebzeler seviniyorlar, oh oh yine çok guzel pisicez diye. Benim elime aldigim sebzelerde; Alllaaaah yine o istanbuldan gelen kiz pisiricek bizi yandik yandik diyorlardir eminim.

Geçen hafta oyle olaylar yasadim ki yazmadan geçemedim.

Baktim Canimin içi kurufasulye pisiriyor.
Daha tencerenin kapagini kaldirdigimda, içeriye yayilan kokudan anlamistim bunun da herzaman ki gibi çok lezzetli olacagini. Yemegi servis yaptik, masaya oturduk.
Daha birinci kasigi agzima goturmemle aglamaya baslamam bir oldu.

Geldigimden beri yemekli davetlere katildik, disarida yedik, Canimin içinin enfes lezzetlerinden yedik. Ama hiç birinde bu denli çarpilip dagildimi hatirlamiyoum.

Fasulyenin buharindan yayilan koku, sanki ben Anadoluyum diyerek dolasiyordu salonun içinde. Ve agzimin içindeki essiz lezzet te , bana annenin eli degdi diyordu sanki.
Kurufasulye yerken duygulanip aglayacagim hiç aklima gelmezdi valla. Hayatimda yedigim en lezzetli kurufasulyeydi, hem karnim hem ruhum doydu.



Geçen gun de bizim dukkandan baklava yiyecegim tutmaz mi?

Baklava yapan ustarin Turk oldugunu biliyordum. Esim baska bir yerden kutu kutu getirtiyor baklavalari. Ama burada bu kadarinin yapilabilecegi aklimin ucundan bile geçmezdi. Daha ilk isirista burnum sizlamaya basladi ve gozlerimin dolmasina engel olamadim. Agzimdaki lokmayi hemen yutmadim bile. Gozlerimi kapadim, damagimla dilimin arasinda beklettim once biraz. Sanki Istanbul da bogaza karsi durmusum da kokulu çayimin yaninda yiyormusum baklavami gibi hissettim kendimi.

Bir de Canimin içinin geçen gunku kahvaltiya getirdigi kiraz reçeli vardi ki anlatamam. Sanki bizim kiraz agacimizin reçeli.

Iyi ki hepsi farkli gunlerde yasandi. Yoksa dusundenize halimi.
Kahvaltida reçeli gor agla,
Oglen kurufasulyeyi gor agla,
Aksam baklavayi gor agla...

Burada Canimin içinin yaninda olmakdan son derece mutluyum ve hersey de yolunda çok sukur. Ama yine de bir tabak kurufasulye nemlendiriyor gozlerimi iste.
Amaaaaan, ben de delimiyim neyim.... :-)))
Herkese yurekden selam ve sevgilerimle...
Gungor Ekinci Saglik