17 Eylül 2011 Cumartesi

Gönlün Ne Kadar Şık Sen Ondan Haber Ver ...



şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri,
ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
büyü büyü...
bak ellerin ayakların kocaman.
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?
takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir
kış günü, öl gitsin...
parayı pulu savurup,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
savrul gitsin...
Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir odaya,
ister kıra bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle
bırakmadıkça birine.

O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna...

yaşa be,
yaşa da öyle git, gireceksen toprağa...
yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş.
sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?

Can Yücel

15 Eylül 2011 Perşembe

NİHAYET GİTTİM



Bugün kendim için güzel bişey yaptım.
Ve bu yıl 5.si düzenlenen Beyoğlu Sahaflar Festivaline gittim.
Toplam 69 sahafın katıldığı festivalde eski plaklara, fotoğraflara, kitaplara dokunarak adeta geçmişe yolculuk yaptım.
Önceden okuyup çok beğendiğim ve almak istediğim kitapların listesiyle gitmiştim.
Ne yazık ki sadece üç kitabı bulabildim ve hemen aldım tabiki kitaplığımda bulunması için.
Kitap festivalleri, kitap fuarları mutlaka gidip görülmeli bence.
Gerçekden çok hoş atmosferleri oluyor çünkü. İlle de kitap almaya da gerek yok.

Standlar yan yana sıralı kurulmuş ve sahaflar oldukca ilgililer.
Edindiğim bilgiye göre ilk hafta çok yoğunlarmış ama bu hafta sakin geçiyormuş.
Bir çok kitap ilk hafta tüketilmiş. Ayrıca yoğun ilgiden dolayı festivalin bir hafta daha uzatılması söz konusuymuş.

Gitmek isteyip de hala gidemeyenler bu sizler için bir fırsat olabilir.
Herkese sevgilerimle,
Güngör Ekinci














Al beni çal beni götür cehenneme
Vur beni öldür beni yeter ki terk etme
Tatmayan ne bilsin ayrılık tadını
Dilimden düşmeyen o güzel adını
Anmadım bir kez bile sormadım gurur diye
Gel gör ki pişmanım şimdi
Al beni çal beni götür cehenneme
Vur beni öldür beni yeter ki terk etme
Al beni çal beni taa cehenneme
Vur beni öldür beni yeter ki terk etme
Aşk mı bu dünyanın en büyük serveti
Ne yazık bilinmez eldeyken kıymeti
Bilemedim affet beni aşkının kıymetini
Gel gör ki pişmanım şimdi
Al beni çal beni götür cehenneme
Vur beni öldür beni yeter ki terk etme
Nilüfer

Gülmeyecek bu yüzü
neden verdin bana yarab?
ya birazcık neşe ver
ya beni baştan yarat
hep terketti sevdiklerim
paramparça dünyam benim
sende kaldı ümitlerim
paramparça dünyam benim
baştan yarat ellerimi
baştan yarat gözlerimi
baştan yaz şu kaderimi
tanrım beni baştan yarat.
yaktın bağrımda közleri
dinlettin acı sözleri
verdin bu ağlar gözleri
tanrım beni baştan yarat
Emel Sayın


Seni düşündüm dün akşam yine
Sonsuz bir umut doldu içime
Birde kendimi düşündüm sonra
Bir garip duygu çöktü omzuma
Hani ıssız bir yoldan geçerken
Hani bir korku duyarda insan
Hani bir şarkı söyler içinden
İşte öyle bir şey
Hani eski bir resme bakarken
Hani yılları sayarda insan
Hani gözleri dolarya birden
İşte öyle bir şey,
işte öyle bir şey
Seni düşündüm dün akşam yine
sonsuz bir huzur doldu içime
Birde kendimi düşündüm sonra
Bir garip bir duygu çöktü omzuma
Hani yıldızlar yanıp sönerken
Hani bir yıldız kayar da insan
Hani bir telaş duyar ya birden
İşte öyle bir şey
Hani bir yağmur yağarya bazen
Hani gök gürler ya arkasından
Hani şimşekler çakar peşinden
İşte öyle bir şey,
işte öyle bir şey
EROL EVGİN

14 Eylül 2011 Çarşamba

ÇAN DÖRTTEN FAZLA ÇALINIRSA KİM ÖLMÜŞTÜR?



ÇOK ESKİ YILLARDA KRALLIKLA İDARE EDİLEN BİR ÜLKE VARMIŞ.
AMA; BU ÜLKEDE HUKUK VE HAKİMLER DE VARMIŞ.

TÖRELERE GÖRE, BİR VATANDAŞ ÖLDÜĞÜNDE, ŞEHİR MERKEZİNDEKİ DEV ÇAN BİR DEFA ÇALINIRMIŞ, UZUN UZUN DA YANKILANIRMIŞ.

EŞRAFTAN BİRİSİ ÖLÜRSE ÇAN İKİ DEFA,

BÜYÜK BİR DEVLET ADAMI ÖLÜRSE ÜÇ DEFA ÇALINIRMIŞ.

YA KRAL ?.. O ÖLDÜĞÜNDE , ÇAN DÖRT DEFA ÇALINIRMIŞ.

GEL ZAMAN GİT ZAMAN…
ŞEHİRDE BİR OLAY OLUR, İŞ MAHKEMEYE İNTİKAL EDER.
DAVANIN SANIĞI OLARAK MAHKEME HUZURUNA ÇIKARILAN KİŞİNİN MASUMİYETİNİ İSE BÜTÜN VATANDAŞLAR BİLMEKTEDİR.
BİR FORMALİTE OLARAK GÖRÜLMESİ VE BERAAT BEKLENEN DAVADAN SÜRPRİZ BİR KARAR ÇIKAR.

SANIK PARA CEZASINA MAHKÛM OLMUŞTUR.

HAKİM SORAR :
BİR DİYECEĞİN VAR MI ?..

SANIĞIN CEVABI :
HAYIR !..

MAHKEME BİTER.
DİNLEYİCİLER DAĞILIR.
KAFALARDA BİR KAYGI!..

KISA BİR SÜRE SONRA DEV ÇANIN SESİ DUYULUR.
ACABA KİM ÖLDÜ ?..

ÇAN BİR DEFA DAHA ÇALAR.
EŞRAFTAN BİRİ ÖLDÜ.

ŞEHİR ÇAN SESİ İLE BİR DEFA DAHA İNLER.
HIMMMMM… BÜYÜK BİR DEVLET ADAMI, ACABA KİM ?..

SORUYA CEVAP ALINMADAN ÇAN BİR DEFA DAHA ÇALAR,
YERİ, GÖĞÜ İNLETİR.
HERKESTE BİR FERYAT:
EYVAH!.. KRALIMIZ ÖLDÜ!..

ANCAK,
TÖREDE GÖRÜLÜP İŞİTİLMEMİŞ BİR ŞEKİLDE ÇAN, BEŞ VE ALTINCI DEFA DA ÇALINIR,
YER GÖK İNLER VE SESLER KESİLİR.
HERKES BUNUN NE ANLAMA GELDİĞİNİ ÖĞRENMEK İÇİN.
ÇAN GÖREVLİSİNE KOŞAR,
BİR DE BAKARLAR Kİ ÇANI , HAKSIZ YERE MAHKÛM EDİLEN ADAM ÇALMAKTADIR.

SORARLAR : NE DEMEK BEŞ VE ALTI DEFA ÇAN ÇALMAK ?..
KRALDAN DAHA BÜYÜK BİRİSİ Mİ ÖLDÜ ?..

CEVAP ŞAŞIRTICI OLDUĞU KADAR ANLAMLIDIR DA :
EVET, ADALET ÖLDÜ.....!

12 Eylül 2011 Pazartesi

ALYANSI NEDEN DÖRDÜNCÜ PARMAĞIMIZA TAKMALIYIZ ?



Bunun, Çin’ lilerin anlattığı çok güzel ve inandırıcı bir açıklaması var...

Şöyleki;
Başparmak, anne -babanızı,
İşaret parmağı, kardeşlerinizi,
Orta parmak, sizi,
Dördüncü parmak (yani yüzük parmağı) hayat arkadaşınızı,
Ve serçe parmak, çocuklarınızı temsil eder.

Şimdi ilk önce avuçlarınızı birbirine bakacak şekilde açın.
Orta parmaklarınızı fotoğrafta görüldüğü gibi içeri bükün ve sırt sırta birleştirin. Daha sonra kalan dört parmağınızı da şekildeki gibi açıp, uç uca getirin.



Şimdi, anne babanızı temsil eden başparmaklarınızı ayırmaya çalışın...
Açılacaktır, çünkü anne babanız sizinle birlikte ömür boyu yaşamayacaktır.
Er ya da geç onlardan ayrılmak zorundasınız.

Şimdi de başparmaklarınızı önceki gibi birleştirip kardeşlerinizi temsil eden işaret parmaklarınızı ayırın. Onlar da ayrılacaktır, çünkü kardeşleriniz de kendi ailelerini kurup, ayrı bir hayat seçer.

Şimdi de işaret parmaklarınızı birleştirip, çocuklarınızı temsil eden serçe parmaklarınızı ayırın. Onlar da ayrılıcakdır, çünkü çocuklar da evlenir ve bir gün kendi hayatlarını kurarlar.

Son olarak serçe parmaklarınızı da birleştirip, eşlerinizi temsil eden yüzük parmaklarınızı ayırmaya çalışın. Ayıramadığınızı görünce şaşıracaksınız.
Çünkü karı – kocalar hayat boyu bir arada yaşarlar...
İyi günde ve kötü günde...

11 Eylül 2011 Pazar

Fatih Altaylı'dan Çerez Tabağı Teorisi



Fatih Altaylı’dan "vaaayyy beee" dedirten bir yazıyı yayınladım bugün.
Ama asıl en çok Merih Tüzün’ün teorisine bayıldım. Çok doğru bir tespit bence :)
Okuyun eminim siz de çok beğeneceksiniz.
Sevgilerimle.

Fatih Altaylı’dan çerez tabağı teoremi-1
Galatasaray Lisesi’nden bir arkadaşım hala evlenmedi.
Geçenlerde "Yeter artık. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol" dedim.
Aşağıdaki teoriyi aktardı:
Bir kuruyemiş tabağı, kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman sırasıyla önce antepfıstıkları , ardından bademler, sonra fındıklar gider. En sona beyaz ve sarı leblebiler kalır.
Eğer belli bir yaşa kadar evlenmemişsen de durum farklı olmaz. Ya kalan leblebiler ve ayçekirdekleri ile idare edersin, ya da olur ya bir fıstık bulurum diye tabağı karıştırır durursun...

Çerez tabağı teoremi- 2
Bu yazı üzerine, bazı okurlarımdan eklemeler geldi.
Ben tabakta en sona kalanların sarı ve beyaz leblebiler olduğunu yazmıştım.
Mektep arkadaşım Merih Tüzün ise şöyle yazmış:
"Sevgili Fatih,
aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu şam fıstıkları da kalır.
Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri bırakır.
Onlara ulaşmak cesaret ister.
Dişine güveneceksin, kıracaksın ki, içinde gizlediği lezzete ulaşabilesin.
Ama risklidir, dişini kırabilirsin. "
Şairin dediği gibi: "Daha ne güzellikler var dı derinlerde. Bazen korktuk.. Bazen gücümüz yetmedi."