27 Temmuz 2012 Cuma

KESKE BENIM ULKEMDE DE OLSA

Burada bana surekli
“ keske benim ulkemde de olsa”  dedirten seyleri fark ediyorum.

Avrupa birliginin insan haklari için ele aldigi, olmazsa olmaz  maddeleri, burada zaten yasamin genel gidisatinda var. Kurallar geregi degil, INSANLIK geregi boyle yasiyorlar.

Genel itibari ile çok kibar ve yardim severler.   

Yaninizdan geçen kisi yanlislikla çarptiysa mutlaka donup ozur diliyor.

Bir ailenin geçinebilmesi için minimum 400 €´ya ihtiyaci vardir diye sabit bir tutar belirlenmis. 
Diyelim ki ailede hiç kimse çalismiyor,  o ileye devlet her ay  400 € para yardimi yapiyor.  
Ve yine diyelim ki bu ailenin bir yere 400 € borcu varsa,  bu yer alacagini bir kerede tahsil edemez.  
Çunku tahsil ederse ailenin yasam standarti karsilanamaz.

Yasli çiftlere sayet ihtiyaçlari varsa devlet bir gorevli gonderip kisisel bakimlarini yaptiriyor, ihtiyaçlarini karsilatiyor.

Kadina, çocuga siddet yok.

Evi olmayan ihtiyaç sahiplerine dusuk ucretlerle ev tahsil ediliyor.

Engelli vatandaslar eve hapsolmuyor.  
Tekerlekli sandalyelerini kimi yalniz baslarina, kimisi  yardimcilarinin destegi ile kullaniyorlar. 
Islerine gidiyorlar, sosyal hayatlarina normal devam ediyorlar.  Yollar, duraklar, tasitlar kimseye ihtiyaç duymadan yasayabilecekleri sekilde olusturulmus.  Ve hiçbiri hayata kuskun degil.

Herhangi bir dukkana iade için gittiginizde, dukkan çalisani, daha sizin konusmaniz bitmeden,
  yuzune  “  imkansiz ”  ifadesini takmiyor.

Patron ya da yonetici  pozisyonundaki  kisiler alt kodroyu ezmiyor.  
Herkes hakkinin, hukukunun, sorumlulugunun farkinda. Çalisan,  tarafina manevi baski uygulandigi gerekçesi ile sikayette bulunabilir.

Herkes dusuncesini ifade etme ozgurlugune sahip.

Herkes istedigi dini inanci tasiyabiliyor ve bunu açiklayabiliyor.

Yasalar tum vatandaslar için esit isliyor. Yasalarin cuzdan kalinligi ile hiç ilgisi yok.

Trafik kurallari da herkese ayni. 
Olmaz ya,  diyelim ki oldu, eger bir kural ihlali varsa,  arabanizin markasina gore islemez burada kural. 
Trafik kurallari kitabina gore isler.

Zengin fakir kavrami da yok burada. 
Herkes harmanlanmis. Herkes için tum sartlar ayni. Kimse kimseden ustun degil.

Çogu kisi birbirlerine ne is yaptigini nerede oturdugunu  bile sormuyor. 
Sohbet surecekse onemli olan kafa yapilarinin uymasi çunku.  Kimse zengin insanlarla oturup kalkip sinif atlama çabasinda degil.

Toplumun huzurunu bozucu, hak ihlal edici seyler  yok burada.

Ayrica ogrendim ki ben Ispanya´nin sartlarini bile agzim açik dinerken, diger Avrupa birligi ulkelerinde insan haklari daha da ust duzeyde korunuyormus.  

Umarim cennet ulkemin guzel insanlarida,  bir an once hak ettikleri gibi,  daha  adil, daha esit  ve daha aydinlik yasam sartlarina ulasirlar.
Sevgilerimle,
Gungor Ekinci Saglik   





26 Temmuz 2012 Perşembe

BRUGGE - Belçika

Sehrin ismine burada Bruges  deniliyor.  
Turkiye de  Brugge olarak yazilip Brüj diye okunuyor.



Dun Gent´i anlattigim yazimda da bahsettigim gibi, burasi için Gent´in bir beden buyuk hali olup bir ortaçag sehri diyebiliriz.

Tasli yoldan sokaklari ile, 



 meydanlari ile, 


  üçgen çatılı renkli evleri ile,


enfes kanal manzarasi ile, 
 
 ihtisamli binaları ile, 
  burayi sevmemek mumkun degil.


Fotograflardan da fark edeceginiz gibi burasi da bir kanal şehri.  
Sehri hem tekne turu ile kanallardan, hem otobus turu ile karadan gezme ve tanima imkanimiz oldu. .

Ayrica  genelde bayanlar tarafindan kullanilan fayton turlarida var , ama çok pahali. 
Iki kisilik tek tur,  yarim saat kadar :  40 €. 


Restaurant urunlerinin haddinden fazla pahali oldugunu soylemeden geçemiycem. 







Uzerinde kemerli eski koprulerin bulundugu kanallarda yolculuk yapmak, tarihde yolculuk yapmak gibi birsey.




Brugge´un birası da unluymus. 


Bira fabrikalarindan birini de rehber esliginde gezme imkanimiz oldu.
O sirada ani defterine duygularimi bir iki satirla not dustum.


 Hava surekli kapali olmakla beraber zaman zaman da yagmur yagdi.


Bisiklet  burada da çok yaygın olarak kullaniliyor. 
Tabiki bisiklet park yerleri de var. 
Bisiklet trafige bu kadar hakim olunca, egzos kokusu almiyor, korna sesi de duymuyorsunuz.

Burasi bir kafe.
Yukaridan  iple sallananlar da domuz butu.



Kanalın kenarlari rengarenk çiçeklerle renklendirilmis durumda.  
Insanin baktikca içi açiliyor. Tekne turuna katilabilmek için siramizi bekliyoruz bizde. 



Tur sirasinda fark ettigim fahri konsolosluk binamiz.

Brugge´den de gozume çarpanlar, makineme yansiyanlar bunlardi.
Buruksel´de gorusmek uzere sevgilerimle.

Gungor Ekinci Saglik

25 Temmuz 2012 Çarşamba

GENT - Belçika´nin incisi

Gent, Belçika´nin mutlaka  gorulmesi gereken uç sehrinden biridir diye duyunca,  bizde dahil ettik hemen tatil programimiza.  Iyiki de etmisiz.

Çunku daha trenden inip kalacagimiz oteli ararken bile hayran kalmistim bu sehre.


Sehir, ortaçagdan kalma bir mimariye sahip, ama 20. yy. ´in baslarinda bakimdan geçmis. 


Fakat restorasyonlar geçirmis olsada,  Lys ve Scheldt nehirlerinin birlestigi yerde bulunan sehir,  pek bir romantik gorundu valla benim gozume.

Hani eski yabanci filmlerde korsajli ve kabarik elbiseli kadinlar olurdu ya, mumkun olsaydi eger, bende zumrut yesili ya da koyu kirmizi oyle kabarik bir elbise ile dolasmak isterdim sehrin sokaklarinda lordumla :-) 





Universitesi bile sato gibi. Bu sehrin mimarisine haryan kalmamak mumkun degil.



Vasat, goz yoracak hiç birsey yok.

 Surlari, kuleleri çok gosterisli.
 Yan yana dizilmis, renkli renkli boyanmis evleri çok sik.




 
 Burada da kanal var ama kanal gezilerinin on planda oldugu bir sehir degil.



Ustteki iki fotografi ozellikle çektim.
Bakar misiniz yollara, genis kaldirimlar yok. 
Ayni yoldan hem yayalar, hem bisikletliler, hem otomobiller hem de tramvaylar geçiyor.

Ama burada Amsterdam´in kaosu yok.  Huzurla dolasabiliyorsunuz.

  Ozetle soylemek gerekirse kuçuk bir sehir ama, sizi oraya gittiginize pisman etmeyecek  buyuk bir gorsel guzelligi var.
 Yolculugumuz tum hiziyla suruyor.
Bundan sonraki duragimiz, ayni guzelliklerin bir beden buyugunu kapsiyan Bruges olacak.
Simdi yarim saat ihtiyaç molasi.

Sevgilerimle,
Gungor Ekinci Saglik

23 Temmuz 2012 Pazartesi

AMSTERDAM - Hollanda´nin baskenti

Gezimizin 3. duragi Amsterdam oldu. 
Bu sehri bir cumle ozetle derseniz soyle derim; Çok begenMedim,  ama herkes bir kez gormeli. 
Bana gore tam bir kaos bu sehir. Yolda yururken tramvaylara, otomobillere, bisikletlere ve insanlara dikkat edicem diye basim donuyordu adeta.   


Sehir çok sayida kanalla  boydan boya bolunmus ve her kanal koprulerle birbirine baglanmis durumda.   




Sehri ister tekne turu yapip  kanallardan segrederek,  isterseniz bisiklet kiralayip karadan dolasarak taniyabilirsiniz.
Ama kuçuk bir not : Tekne turu çok keyifli oluyor.
Biz aslinda once tekne turu yaptik. Fakat sonrasinda  Van Gogh muzesine gitmek için bisiklet kiraladik.  
Boyle olunca sehrin yol ustundeki farkli sokaklarini da gormus olduk. 



Insanlar kanallarin uzerine karavana benzeyen evler kurmuslar. Birkaçinin kapisi penceresi açikti biz geçerken, ciddi ciddi ev yapmislar kendilerine, buzdolabi, televizyin, koltuk hersey var minnacik evlerde. 

Alttaki ve ustteki fotografta gordugunuz yerler alisveris merkezleri dersem inanir misiniz?
Resmen suyun uzerine insa edilmisler. Ustteki yapi kolonlarin uzerinde duruyor.








Bisiklet burada da yaygin olarak kullaniliyor. Bir milyondan fazla bisikletin bulundugu sehirde bisiklet hirsizligi da yayginmis.


Eski binalarin seyrine doyum olmuyor cidden.



Burasi aslinda tam bir muzeler sehriymis.
Fakat bizim vakitsizlikden dolayi sadece Van Gogh muzesine gitme imkanimiz oldu.
Amsterdam´a yolu dusenlerin bu muzeyi mutlaka ziyaret etmelerini oneririm. Burada sanatçinin kariyer hayatinin tum gelisimi hakkinda eserlerine rastlamaniz mumkun.
Ornegin ilk yillarda çok koyu ve karamsar resimler yaptigini, Paris de yeni bir akima uydugunu ve canli renklere geçtigini eserlerinden anlayabiliyorsunuz.
Açikcasi canli renkler kullandigi eserlerinde bile bir karamsarlik, bir huzun gordum ben. 

Sokak sanatçilari heryerde...


Hollanda´ya gidip inek fotografi çekmemek olmazdi tabiki.

Burada esrar içmek serbest. 
Aslinda soyle, normal kafelerde sigara bile içilmiyor. Ama adlarina Coffeeshop dedikleri yerler var. Hem de çok sayida ve neredeyse her sokakda. Bu yerlerde serbest. 
Zaten bu barlarin bulundugu sokaklarda çok keskin ve rahatsiz edici kotu bir koku yakiyor genzinizi. Ogrendik ki esrar kokusuymus bu da. 






                   Bu manzaraya bayildiiiiiiimmm.

                            Meshur Heineken fabrikasi.




Birde burada gece gunduz surekli olarak hareketli,  sekshopların bulundugu, seks showların yapildigi bir sokak var. Daha dogrusu birbirine paralel bir kaç sokak. Adi Red Light District, Kirmizi isiklar bolgeside deniliyor. Daha açik bir ifade ile genelev sokagi da diyebiliriz. Burada fotograf çekmek yasak oldugu için elimde fotograf yok.

Ama bana çok ilginç geldi. 
Çunku bu sokakda yan yana dizilmis, magaza kabini buyuklugunde camlar dusunun.  
Herbirinin arkasinda çok guzel bayanlar kendilerini teshir ediyorlar. 
Ve sadece camlarda fotograf ve kameranin yasak olduguna dair etiket var. 
Onun disinda çevrede ne bir polis,  ne guvenlik gorevlisi,  ne de kizlari rahatsiz eden insanlar var. 
Sokak gunluk yasamin içine okadar entegre olmuski sasirmamak mumkun degil.  

Yukaridaki fotografi da içinde seks showlarin yapildigi bir tiyatronun onunden çektim. 






Amsterdam seyriniz bitince koltuklarinizi dik pozisyona getirip kemerlerinizi baglayiniz.:-)
 Çunku hep birlikde Belçika´ya dogru yola çikacagiz. 
Iyi yolculuklar.
Sevgilerimle,
Gungor Ekinci Saglik