5 Kasım 2011 Cumartesi

KURBAN BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN



Ramazan bayramından sonra çok şükür Kurban bayramını da karşıladık.
Birçok evde olduğu gibi bugün bizde de baklavalar yapıldı, sarmalar hazırlandı. Ayrıca bugün kurbanımız da geldi.

Bahçemizin durumu, aile büyüklerimin bilgisi ve becerisi, islami şartlara uygun ve kurban kesme adabına elverişli olduğundan, kurbanımızı bahçemizde keseriz hep.
Kurban eti hisselere bölünmeden önce bir tencere eti kuşbaşı doğrayıp pişirmeye başlarız. Etler pişedursun, kuzenimle ben bahçede büyük bir sofra hazırlarız. Sonra bahçeye gelsin ev yapımı baklavalar, gitsin sarmalar. Yorucu oluyor ama yine de severim bu koşturma saatlerini. Hele arkasından içilen çaylar yok mu, alıyor bütün yorgunluğumu. Gerçi o kadar kalabalık oluyoruz ki tepsideki son çay bardağını dağıttığımda, ilk çay verdiğim kişinin bardağı boşalmış oluyor. Sonra hadiiii aynı sırayı bir daha dön :-)

Bütün servis bittikden sonra da kendimi ağırlıyorum. Alıyorum bir fincan tomurcuk kokulu çok açık çayımı, yorgunlukdan zonklayan ayaklarımı uzatıp yudumlamaya başlıyorum bende keyifle.

Arka arkaya yaşadığımız büyük acılardan dolayı memleket olarak çok kederli günler geçiriyoruz. Şehitlerimizi ve depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızı duydukca hepimiz yaralandık. Tüm şehit ailelerine ve depremzedelere Allahdan sabır ve dayanma gücü diliyorum.

Ayrıca bu bayram trafiğe yüzlerce kurban verilmemesini, bütün yolcuların hayırlısı ile evlerine geri dönmesini diliyorum.

Bu bayram, acemi kasapların kurbanla beraber kendilerini de kesmemelerini, kurban edilecek hayvanların eziyet edilmeden kurban edilmesini diliyorum.

Son olarak tüm islam aleminin mübarek kurban bayramını eeeen içten dileklerimle kutlar, dargınlıkların son bulduğu, sevgi, barış ve hoşgörünün tüm dünyaya hakim olduğu daha nice hayırlı bayramlar diler, büyüklerimin ellerinden , küçüklerimin gözlerinden, yaşıtlarımın yanaklarından öperim...

Sevgilerime,
Güngör Ekinci Sağlık

GÜNÜN SÖZÜ



Hiçbir zaman orta şeker bir kahveyi tatmayı bilemedi dilim,
ya çok tatlısı geldi,
ya da gereğinden fazla yandı içim!.

3 Kasım 2011 Perşembe

MEVLANA'DAN İNCİLER



Kalpmidir insana sev diyen,
yoksa yalnızlık mıdır körükleyen?

Sahi sevmek nedir?
Bir muma ateş olmak mıdır?
Yoksa yanan ateşe dokunmak mı?

İlla birini seveceksen, dışını değil içini seveceksin.
Gördüğünü herkes sever ama, sen göremediklerini seveceksin.
Sözde değil özde aşk istiyorsan şayet, ten'e değil, cana değeceksin.

Ey aşk,yüceliğinden göklere bile sığmıyorsun.
Böyle olduğu halde nasıl oldu da gizlice şu gönlüme sığdın sen?

Ne Aradıysam Bil ki Sende Bulmuşum.
Senden Öncesi Yoktu, Seninle VAR Olmuşum.
Sende Bütün Özlemler.
Sende Bütün Gelecek.
Beni Bende Arama, Ben Artık SEN Olmuşum.

Rüzgar ateş için neyse, ayrılık da aşk için o dur.
Küçük bir aşkı öldürür, büyük bir aşkı daha da güçlendirir.

Uzaklık deyip de dert ettiğin nedir ki sevgili,
Biz Yaradanı da görmeden sevmedik mi ?
HZ.MEVLANA

2 Kasım 2011 Çarşamba

Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?



Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?

Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?

Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?

Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?

Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?

Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

Victor Hugo

31 Ekim 2011 Pazartesi

Selam herkese



İki haftalık bir aradan sonra merhaba herkese.

Çoook mutlu bir olaydan dolayı günlerdir ne kendi bloğumla ilgilenebildim,
ne de blog ziyaretlerinize gelebildim. Hatta blogger arkadaşlarımdan çok sevgili Asuman hanım da beni merak edip bloğuma yorum bırakmış sağolsun.

Çok şükür herkes iyi, her şey yolunda hayatımda.
Mutlu olay nedir diye soracak olursanız da hemen konuya giriyorum.

Son 15 gün içinde çooooook mutlu günler geçirdim, çünkü Canımın teeeee içi, bana verebileceği en güzel hediyesi ile birlikde buradaydı.
Hem ben, hem de heyecanımdan dolayı karnımda kanat çırpan kelebekler, akşam saatlerinde okadar yorgun düştük ki, nete giremedim bir türlü.

“Evlilik için ilk adım SÖZ “ demiştim Temmuz ayında sizlere. Ve Canımın içi ile emek vererek emekletmeye başlatmıştık ilişkimizi.

Her şey birden öyle hızlı gelişmeye başladı ki nişanı iptal ettik. Tay tay durmaya bile gerek kalmadı yani.

Ayrı ayrı yürümeyi ikimizde biliyorduk. Ama asıl marifet birlikte yan yana yürümeyi de başarabilmekdi. Birbirimize, birlikde yan yana yürümeyi öğretmek için söz verdik ve elele tutuştuk. Kim düşecek gibi olursa, diğeri tutabilir çünkü yanındakini. Sonra sözümüzün altına imza attık, hem de hükümet onaylı :-) Tay tay durmadan, sadece EMEKleyerek yürümeye başladık böylece.

Biz aslında önümüzdeki yılın Haziran ayında düğün yapacaktık. Fakat özlem okadar ağar bastı ki Aralık ayında evlenmeye karar verdik. Ama resmi nikahımızı şimdiden yaptık. Aylar önce aksesuarların en güzeli olan aşkı hediye eden sevgilim, nikahımız ile de soyismini hediye etti bana.

Şimdiye kadar büyük bir gururla, titizlikle ve severek taşıdığım soyismimin yanına, yeni bir gurur kaynağı daha eklenmiş oldu böylelikle. Ama fotoğrafımızı ancak önümüzdeki günlerde ekleyebileceğim malesef.

Canımın İçi’ni yolcu ettim. İkimizde düğün tarihimize kadar, yaşadığımız ülkelerden, ama yürekden yapıcaz yürüme çalışmalarını. Aralık ayında koşarak karşılayacağız inşallah birbirimizi.

Bir buçuk ay sonraki evlilik haberini Akdenizin diğer ucundan iletebilmek dileği ile herkese güzel bir hafta diliyorum.
Sevgilerimle,
Güngör Ekinci Sağlık