24 Mayıs 2012 Perşembe

REGAIP KANDILIMIZ MUBAREK OLSUN


Tum dualarimizin ve ibadetlerimizin kabul olmasini,
Kandilimizin ulkemiz ve dunyamiz için hayirlara vesile olmasini dilerim.
Sevgilerimle,
Gungor.

20 Mayıs 2012 Pazar

GURBETTE GELIN OLMAK...


Aslinda boyle bir yazi yazmak aklimda yoktu. Ama tohumlarini Istanbul´dan getirdigim Aksam Sefasi çiçegimi gordukce oyle duygulaniyorum ki, hissettigim, yasadigim bazi duygulari yazmak istedim simdi.


Çiçekle ne ilgisi var diyeceksiniz belki de gurbette gelin olmanin. 
Olmaz olur mu var elbette. Ona baktikca kendimi goruyorum ben.  
O da benim gibi yeni topragina tutunmaya, bu topraklarda kok salmaya, yesermeye, çiçek açmaya  çalisiyor.
Nasil ki ben zaman zaman yasadigim olaylardan etkileniyorsam, o da yasadiklarindan, yagmurdan, ruzgardan etkilenebiliyor. Kirilganlik gosterdigi anlar oluyor onunda. Biliyorum ki aslinda dayaniklidir o da benim gibi, etkilenmez  beklenmedik yaz yagmurlarindan,  ama burada az bi çigselense degisiveriyor hemen rengi. 
" Bekle"  diyorum ona. 
Bekle, ikimizde çok saglam kok salicaz burada, biraz zamana ihtiyacimiz var sadece...


Baska nesi mi vardir gurbette gelin olmanin?

Bir sokak muzisyeninin çaldigi ezgi ile mihlanip kalirsiniz mesela oldugunuz yerde. 
" Deniz ve mehtap sordular seni, neredesin? " 
Hizla kosarsin ezgilerin geldigi yone dogru. Sonra sokak muzisyenine kendini tanitirsin. Turk oldugunu soylersin. Bahsis verip bildigi baska Turk sarkilari varsa onlardan da çalmasini istersin. Muzisyenin 20 yil once Turkiyede yasamis bir Romen oldugunu ogrenirsin. Adina " Aysem" dedigi ama senin daha once hiç duymadigin bir turkuyu daha çalar adam. Burnunun ucu sizlayarak ayrilirsin muzisyenin yanindan...
Sebebini sende bilemezsin ama çok hassas ve kirilgan olursun.  Çok sukur hayatinda hersey yolundadir. Ama yine de gozlerin her an dolmaya, burnun  sizlamaya hazirdir. Gittigin kafenin sahibinin para koleksiyonunda gordugun, uzerinde Ataturk resmi olan TL,

 kuafor salonunda gordugun Ataturk çiçegi, 

Caninin içinin pisirdigi kurufasulye, 

dukkanda yedigin Turk baklavasi bile sizlatir içini.

Hatta getirdigin Turk kahveleri bitince son paketi koklar oyle atarsin çope. Evde cezve yoksa pisirdigin ilk Turk kahvenide çaydanlikda pisirirsin boyle benim gibi.


Eger yurt disinda gelinseniz, ailenizi, dostlarinizi, arkadaslarinizi, sevdiklerinizi istediginiz zaman agarlayamazsiniz evinizde. Ayni sehirde yasiyor gibi olmaz gelme gitmeler, hatta sohbetler bile. Telefonunuz once sik sik çalar, sonra arada bir. Daha sonra telefonlasmalar yerini arada bir maillesmeye birakir. Fark edersiniz birilerinin, birseylerin  avuçlarinizdan akip gittigini, ama tutamazsiniz. Engel olamazsiniz gitmelere. Yavas yavas bir kopus baslar geçmisten, nereye kadar kopacagini bilemediginiz...


Adinizi duymak  istersiniz dogru tonlama ve harflerle soylenmis olarak, ama duyamazsiniz. Artik adinizin gerçek ses rengi size bile yabanci gelmeye baslar yavas yavas...

Bazen sokakda yururken tanidik bir sesin size seslendigini hissedersiniz. Doner bakarsiniz saskinlikla, ama yoktur sesin sahibi ortalikda...

Paralari tanimazsin. Mantik aynidir aslinda. Bizde TL, burada €, bizde kurus, burada sent. Ama hesap kitap isini bile oturtmak zaman alir. Nerede ise 5 ile 5,5 ´u toplarken bile kafaniz karisir...
Ben bukadar kapasitesiz degilim ki ne oluyor bana deyip kizarsiniz kendinize surekli.

Guzel bir sesden geldigi zaman dinlemeye doyamadigin ezan sesini duymak istersin bazen. Minareden yankilansin ve yureginize dokunsun istersiniz. Baktin ki olmaz bazen internette dinlersin sende...

Butun zayif ve esmer kiz çocuklari Ecrin, butun tombis ve sarisin çocuklar Emirhan´dir senin gozunde. Kendini tutamaz musterinin çocuguna bile sarilirsin, yigenine benzedigini soyleyerek. Hatta bir kaç kere Yumurcak Tv´ye bile baktigin olur, Emirhan bugun ne izlemis diye merak ederek.

Bulundugun yerde  bizdeki gibi bir kahvalti kulturu olmadigi için, açik bufe kahfaltilarini ozlersin Emirgan´in, Kanlica´da denize karsi oturup çay içtigin, kitap ya da gazete okudugun gunleri hatirlarsin, 
babanin hafta sonlari sen kalkmadan gidip aldigi simitlerin kokusu gelir bazen burnuna, 
Uskudar´dan Eminonune geçerken martilara simit atmanin zevkini hatirlarsin, 
esinle ilk tanistigin yeri, gunu ve heyecani dusunursun.
Heryerde, herseyde Turkiyeden biz iz, bir benzerlik, bir koku ararsin...

Onceden herseye aglayan, asiri duygusal insanlara sinir oluyorsundur. Ama simdi onlardan beter olmussundur. Deniz bile gorsen gozlerin dolar.  Degil ozlem duygusu, artik " Ozlem " kelimesi bile burnunu sizlatir.

Aslinda pratikde hiç dil sorunun yoktur ama buna ragmen konusmalarda, anlamakda ve anlasilmakda sanki eksiktir birseyler.  Ruhsuz ve yuzeyselmis gibi gelir sana konusmalar. Ispanyolca konustugunda konunun duygusunu karsi tarafa veremedigini dusunursun. Biri ile karsilastiginda " HOLA " dersin, alti ustu merhaba demissindir, ama bu bile içine sinmez bir turlu. Hatta geldigin ilk aylarda kendini dilsiz hissedersin. Gorursun, duyarsin, ama konusamazsin, Allahim ne zor bir durumdur o...

Bir yerin azcik agirsa hemen esine kosarsin. Anne eli degmis gibi, hemen agriyan yere dokunsun ve iyilestirsin istersin...

Korkularin hayatini zorlastirir. Mesela kopek fobin varsa, fobin gun geçtikce artar. Evine çok yakin olan ve harika manzarasi olan nehrin kenarinda yuruyemezsin de, gidip spor salonunda kosu bandinin uzerinde yurursun kopek fobin yuzunden.

Kimbilir daha neleeeer neleeeer olur gurbet gelinlerinin hayatinda. 

Tum bunlarla bir tek sekilde basa çikabilirsiniz iste. 
Gerçek bir ask ve gerçek sevgi... 
Bu ikisinin ustesinden gelemeyecegi hiç bir sey yok çunku. 

Canimin içi,
burada yaninda olmakdan dolayi çok mutluyum. Biliyorum ki ben baska hiç bir yerde bu kadar mutlu olamazdim.
Bana burada anne, baba, kardes, dost, arkadas,  hatta vatan oldugun için ve destegini hiç esirgemedigin için,
çok tesekkur ederim.

Herkese sevgilerimle,
Gungor Ekinci Saglik