16 Haziran 2012 Cumartesi

BABAlar gunu ve ailemin babalarindan bir kaçi...


                                 Yillaaaaaar yillar once babamla...

1994 yılındaki devalüasyona kadar, babamın maddi durumu çok çok iyiydi...
Malum, zaman her zaman ye kürküm ye zamanı olmuştur ya, o zamanlarda da öyleydi...

O yıllarda evimiz aş evi,  yolcu hanı,  kızılay,  uzlaştırma merkezi,  faizsiz kredi binası,  pansiyon, vs. vs... gibiydi...

Bir akrabamız İstanbul’a mı yerşelecek ? Yeri yurdu belli olana kadar biz de ağırlanırdı.
Belediye yollarımızı mı yaptırıyor ? İşçilere bahçede sofra hazırlanırdı.
Mahallede birine iğne mi vurulacak? Annem çagrilirdi.
İki kişi yada aile arasında sorun mu var? Bizim evde uzlaştırmaya gidilir ya da ara buluculuk için babama rica edilirdi.
Birinin paraya mı ihtiyacı var? Babam süresiz ve faizsiz kredi açardı.
Mahalleye yeni birileri mi taşınıyor? Aaa onların şimdi yemek hazırlayacak vakti yoktu!!! 

Annem hemen hamur mayalar pişi yapıp götürüdü.
Biri iş mi arıyor? Babam ne yapar yapar nüfusunu kullanır, kişiyi iyi bir işe yerleştirirdi.

Hangi birini yazayım, daha neleeeer de neler…di… 


                                  Yillar once babamla...

Bu arada bir itibar bir itibar, sanırsınız babam sıradan yardım sever bir komşu değil de millet vekili. Bu unvanin hakkını verenlerden demek istedim tabiki.



Derken gün oldu, harman oldu, 5 Nisan 1994 deki Nisan kararları yüzünden babam iflas etti...
Iflas kelimesi 5 harfden olusan hacmi ile size kuçuk birsey gibi gelebilir ama,  biz resmen çooook yuksek bir plazanin uzerinden yere çakildik.

Iflasla beraber kurk de eskiyip degerini yitirmeye basladi tabiki.

Hatta o günlerde Fatih Kısaparmak’ın “Benim Babam”  isimli meshur da bir turkusu vardi. Çogunuz bilir mutlaka ;
“ Bu adam benim babam, sekiz köşe kasketiyle 
Omuzunda sakosuyla hey 
Cebinde yok parası, bafradır cıgarası

Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş, bir işci maaşıyla
Bu adam benim babam hey
Ağlama benim babam, ağlama naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Ağlama benim babam hey
Bu adam benim babam, derdi dağlardan büyük 
Çaresiz beli bükük hey 
Benim babam mert adamdı, mangal gibi yüreği
Yufka gibi kalbi vardı, hayatım boyunca ona özendim
Fedakârdı ! bir dikili ağacı olmadı belki
Ama kendisi, onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı
Üstümde ki kol kanat, sırtımı yasladığım dağ gibiydi
Ben babamın oğluyum, tepeden tırnağa anadoluyum
……. “ seklinde devam eder Turku.

Kardeşim Güler’le dinledikçe oyle huzunlenirdik ki, hala daha da aynı şekilde etkilidir üzerimizde. 
Tek farkla : Artik “ çok sukur bugunlerimize” diyoruz dinlerken.

Babamın ağladığına da ilk o zamanlarda şahit olmuştum. Aklıma nasıl kazınmışsa, babamın ağladığını gördükten sonra ağlayan babalara hiç dayanamaz oldum.  Hala daha Televizyonda bile bir babanın ağladığını görsem tutamıyorum kendimi.

Şimdi, yillarca suren onca sıkıntıyı geride bırakıp, eski güzel günlerimize dönmemizi sağlayan Allahıma şükürler olsun...


                                     Kisa bir sure once babamla...
                         
Babamdan öğrendim evimizin ibadethane kadar kutsal olduğunu, 
Ailemizin herşeyimiz olduğunu, büyüğü saymayı, küçüğü sevmeyi, insana değer vermeyi. Çekilen sıkıntılar ne olursa olsun dürüstlüğünden ödün vermemeyi, merhametini kaybetmemeyi, bunları da aşacağız sabrın sonu selamet demeyi ve çok şükür ki bunda yanılmadigini gormeyi. 

Babamdan öğrendim en büyük Fenerbahçe, yaaaa şaaaa Feneer bahçeeeeeeeee demeyi. 

Babamdan öğrendim köylüye saygı duymayı, zorda olana omuz vermeyi.
Bölüşmeyi, paylaşmayı, kıymet bilmeyi, fedakarlığı.


                                      
                      Kayinpederim sevgili Mehmet babamla.

Saçlarımın ucundan azıcık kestirdiğimde kıyametleri koparıp, 
" kafanı sıfıra vurdursaydın kızım, daha çok yakışırdı " diyen babamdan öğrendim, kadına uzun saçın farklı bir eda kattığını. 


Yine babamdan öğrendim, Cumhuriyetimizin en büyük adamının Atatürk, İslamiyetin en büyük adamının Hz. Muhammet olduğunu. Elhamdülillah müslüman olup laik bir ülkede yaşadığımızı.

Daha 6 aylıkken ağzımdan çıkan ilk kelime de " BABA "olmuş. Hem de öyle ba ba ba, ya da bab ba değil. Bayağa seslenmişim odadan, salonda yemek yiyen babama. Amcalarım, annem, babam, nenem, dedem hepsi sofradaymış. Korkmuşlar önce, 6 aylık çocuk konuşur mu diye. Rahmetli amcam kalkıp okumuş beni. Korkutmayın çocuğu demiş, canım nurlar içinde yatsın.
Konuşmayı çok seveceğim daha 6 aylıkken belliymiş yani :)


                               Canimin içi babasi ile.


Bazen olur ya hani, sıkıntıya düşersiniz, çıkmazda hissedersiniz kendinizi.
İşte öyle durumlarda babamın " sen tasa etme, ben hallederim" demesi hep guven vermistir bana.  Arkamda dağ gibi hissederim varlığını. 

Kuçuk  bir mahallede dogdum ve buyudum ben. Simdi mahallemizde de hersey degisti tabi ama, benim çocuklugumda kizlar ilk okulu bitirirdi sadece. Hatta ilk okulu bitirenler “ ben  besden çiktim “ derlerdi gururla. Bende besden çikmak çok iyi bisey zanneder ve besden çikmak isterdim hep. Bes´ inci sinifi bitirince beni goturup  altinci sinifa yazdirarak, otuduğumuz küçük mahallenin sakinlerini, ilk okuldan sonra da kız çocuklarını okutmaları için adeta yüreklendirmistir babam.



                                         Ecrin´im babasi ile.


Bir reklam var ya hani, saniyorum Renault´un,
“ baba kapiyi açamiyorum “ deyip, babasina kapisini açtirip, arkadaslarina hava atan bir kiz var reklamda, o reklamda kendimi goruyorum adeta. Aslinda benim derdim hava atmak falan degildi valla,  ama yine de sabahlari babamin okula araba ile birakmasi keyif veriyordu bana.

Ben ilk okulda 4 yil folklor oynadim. Ve folklorda ayagimiza lastik ayakkabi giyerdik. Bir çok arkadasimin ise  normal ayakkabisiydi bu lastik pabuçlar. Ucu sivri oldugu için oyle guzel seksek oynanirdiki lastik ayakkabilarla. Sabah evden çikmadan ben lastik ayakkabi diye tuttururdum babam normal ayakkabi diye. Genelde ben kazanirdim sonunda. Arabayla okula geliyorum ama ayagimda lastik ayakkabi, heeeyt be,  kimin umurunda? seksekde tasim dogru gitsin yeterki J


Emirhan´im babasi ile.

Ayyy canim babam yaaaa,
Hatta hep derim ya “ Canim babam, aslan babam, sen buyuk aslan, ben kuçuk aslan” ,
Golge gibi hep yanımizda olduğun,  desteğini hiçbir zaman benden ve kardeslerimden esirgemediğin için, bana/bize  kattığın her şey için çok çok teşekkür ederim.
Senin şahsında, senin ve bütün babaların babalar gününü kutluyor, hepinize uzun ömürler diliyorum. 
Ayrıca bu vesile ile aramızda olmayan tüm babalarımızı da saygı ve rahmetle anıyorum. 

  En içten sevgilerimle, 
Gungor Ekinci Saglik

15 Haziran 2012 Cuma

IYI BIR HABERIM VAR


Hani bazi sozler vardir ya, soylendigi sirada teselli sozcugu gibi gelir kulagimiza,
ama aslinda içerik olarak çok dolu ve çok dogrudur.
" Allah buyuktur, dur bakalim " deriz mesela,
ya da " Sabah ola hayir ola " der ve aydinlik bir sabaha uyanmaya bekleriz.
" Allahdan umit kesilmez" imiz vardir bir de,
" Allahin mucizeleri bitmez" deriz en umutsuzluga dustugumuz anlarda.
" Sen tasa etme, ben hallederim" lafini da çok severim. Canim babam sikintili zamanlarimda çok kullanirdi bu sozu bana...
" Geçmis olsun" umuz vardir bir de, sikinti veren sey her ne ise, geçip gitmesini ve yerini guzel seylere birakmasini diledigimiz.

Birde karanligin aydinlanmaya basladigi, dogan gunesin yakinlastigi zamanlarda soylenen sozlerimiz vardir.
Bu sozlerden ozellikle iki tanesini ben çok severim. " Gozumuz aydin" , " Allaha sukur"

Biz Saglik ailesi ve tum Ramazan kardesimizi severler olarak iki sozcugu ayni anda soyliyebiliyor olmanin mutlulugunu yasiyoruz simdi. Allaha sukur, gozumuz aydin, çunku hastamiz yogun bakimdan çikti.

Tedavisi hala devam ediyor, Ramazan´in ne zaman taburcu olabilecegi henuz belli degil gerçi ama, ilaçlara çok olumlu tepkiler vermeye basladi. Hatta bugun, dunden daha da iyiymis.

Butun blogger dostlarim ve takipçi arkadaslarim, hepinize iyi dilekleriniz ve dualariniz için yurekden tesekkur ediyor, saglikli gunler, mujdeli haberler diliyorum.
Sevgilerimle,
Gungor Ekinci Saglik

10 Haziran 2012 Pazar

DUAlariniza ihtiyacimiz var


Arkadaslar  fotografta gordugunuz kisi,  Canimin Içi´nin en kuçuk kardesi sevgili Ramazan.
Kendisi cigerlerindeki bir rahatsizlikdan dolayi gunlerdir yogun bakim unitesinde uyuyor.  

Blogumu surekli takip edenler benim, duanin ve pozitif inancin gucune ne kadar onem verdigimi bilirler. 
Onun için  bu yaziyi yayinlamaya karar verdim.

Rabim butun hastalara sifa versin ve kimseyi sevdikleri ile terbiye etmesin.  
Yarin bizim için çok çok kritik bir gun.  Bu nedenle simdi bu yazimi okumakda olan siz degerli dost ve arkadaslarimdan, Ramazan kardesimiz için dua etmesini ve acil sifa dilemesini rica ediyorum.

Simdiden herkese yurekden tesekkur ediyor,  iyi haberler verebilmek dilegi sevgilerimi gonderiyorum.
Gungor Ekinci Saglik