Benim Istanbuldayken yasadigim bolgede, sonbahar ve kis çok
agar geçer.
Biraz yagmur yagsa otobus ve
minubus seferleri aksar, kar yagsa
seferler iptal edilirdi.
Çalistigim
donemlerde kisin sevise binecegim duraga gitmek için evden sabahlari 1.5 saat erken çikip duse kalka servis
duragina gittigim gunler de hiç az degildi inanin. Tabiki bu gidisin bir
donusu olurdu ki ; o en buyuk çileydi.
Ayrica çocuklugum da sobali evde geçtigi için, sabahalari da ister istemez buz gibi evde uyanmanin sikintisini
yasardim. Hatta buz demisken, su
borulari dondugu için sularimiz bile
akmazdi bazi kis gunleri.
Doganin burundugu renkleri bile umursamaz, kis gunesiyle, sonbahar sarisiyla ilgilenmezdim bile.
Onun için soba deyince ustunde kastane kozlemek gelmez di aklima, kar deyince çikip kartopu oynamayi da dusunemezdim hiç.
Ayrica yagmurda yurumeyi de hiç sevmezdim ben.
Istanbuldayken
sonbahar ve kis demek benim için çile
demekti adeta. Bu nedenle hiç aram yoktu bu iki mevsimle.
Gerçi hakkini yemiyeyim. Kis mevsimine denk gelsede bir tek aralik ayini çok severdim bu 6 ayin
içinde . Hem dogdugum ay olmasi, hem de yeni
umutlarla gelen yeni bir yili mujdeledigi için sadece aralik ayinin yeri bir baskaydi
benim için.
Ama simdi
fark ediyorumda bunlar hep yasanmisliklarin etkisiymis aslinda.
Megerse doga, sonbahar ve kis mevsimlerinde de çok guzel
renklere burunuyormus. Itiraf etmek
gerekirse, ben sonbahari ve kisi burada
sevdim.
Onun için gozume çok harika gorunen bu kareleri, sizlerle
paylasmadan geçmek istemedim.
Keyifli seyirler dilerim. Fotograflari uzerlerine tiklayarak buyutebilirsiniz.
Sevgilerimle.
Gungor Ekinci Saglik