21 Temmuz 2012 Cumartesi

Kitap tavsiyelerim var

Ispanya´ya gelirken yanimda bir kaç roman ve Can Yucel´in de iki siir kitabini getirmistim. 
Canimin Içi kardesinin rahatsizligindan dolayi Istanbul´a gitmisti. Sagolsun gelirken gazetelerin disinda iki kitap  da O getirdi bana.  Burada okudugum kitaplarin içinden en begendiklerimden bir demet hazirladim bugun sizlere.  


Idda ediyorum bu kitabi okuyan herkes bitirince kendisine  " ben kimim" diye soracaktir.
Kitapda behsedilen hayatlar kalburustu bir kesime ait aslinda.  Çunku Istanbul´da bir çok insanin  geçim derdinden dolayi hayatlarini sorgulamak akillarina gelmiyor bile. Ama bir de herseye sahip olup, sahip olduklarindan sikilanlar, hatta sahip olduklarinin oneminin  farkinda olmayanlar, kiymetini bilmeyenler  var. Boyle zamanlarda insanlar degisiklik ararlar ya hani, yazarimiz hayatlarini sorgulayip, farkli arayislara giren çok sayida karakteri bir araya getirmis kitabinda.  
Acikcasi ben çok begendim.  Konu,  anlatim,  karakterlerin gerçege yakinligi,  hersey çok hosuma gitti.   Onun için bu kitap tavsiye edeceklerim arasinda bir numara.


2 numarada iki tap birden var. Ikisi de  Can Yucel imzali. Biri Sevgi Duvari, digeri Can feda.
Yine harika, yine siradinlikdan uzak, yine dusundurucu.

Ya mutlu gorundugun gibi ol,
Ya mutsuz gorundugun gibi öl.
     Canfeda isimli kitabindan.

Bu kitabi bir kafede oturmus okuyordum. 
Birden yan masadan bir soru yoneltildi tarafima," pardon siz Turk musunuz ?"
Evet deyince, ayakustu muhabbetimiz oldu bu iki kisiyle.
Megerse onlarda Turkmus, egitim nedeni ile bir ay için buradalarmis.
Ispanya´da Can babanin kitabinin okundugunu gormekden çok mutlu olmuslar, 
onun için  bana seslenmek istemisler.
...
Civil civildi gozleri
Yeni dagilmis bir ilkokul gibi.
      Sevgi Duvari isimli kitabindan.



Kitapda birbirinden guzel, yureklerinize dokunacak 46 deneme yazisi var. 
Tuncay Terzihanesi ilk deneme. Terzihanedeki kumaslar hayatla ortusturulmus diyebiliriz eserde.



Bastan sona hepsini çok begendim ama en ilgimi çeken Askin Semti isimli yazi oldu. 

Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa devrilince, kızıyla damadı arasına da ayrılık girer.
İstanbul'a girişi yasaklanan damat, sürgün hayatı yaşarken, valinin kızı neredeyse her gün Osmanlı Sarayı'nın kapısını aşındırır. Kocasının affedilmesini ve İstanbul'a gelmesine izin verimesini ister. Sonunda bu dileği kabul edilir. Fakat iki sevgilinin hiç çocukları olmaz.  

Zeynep Hanım ile kocası Kamil Bey bir çocuk hastanesi kurarlar. Hastanenin bahçesindeki türbede yan yana yatan iki sevgili sayesinde de aşk, İstanbul'un bir semtine isim olur:  Zeynepkamil!...

Hiç çocuklari  olmayan iki sevgili  günümüzde çocuk sesleri arasında yatıyorlar.
Ve bu hastanede dogan her kiz bebegin gobek adi Zeynep, her erkek bebegin gobek adi da Kamil olur.

Ben de bu ask semtinin, çocuk hastanesinde dogan Zeynep´lerinden biriyim.


Doguda erkek evlada daha çok onem verilmesinin, malesef cinsiyet ayrimi yapiliyor olmasinin  vurgulanmis olmasi iyi olmus bence. Ayrica insanlari,  çogu zaman koruduklarini zannederek en çok en sevdikleri uzer. Hatta bazen kitapda da oldugu gibi kotu sanuçlar bile dogurabiliyor bu tutum.

Bastan itibaren sonucun neye baglanacagini çok merak ederek okudum kitabi. Ama boyle çarpici bir son beklemiyordum açikcasi. Her ne kadar taklit ya da esinlenerek yazilmis oldugu konusulsada ben çok begenerek okudum. Okumayanlara tavsiye ederim.

Sevgilerimle,
Gungor Ekinci Saglik

19 Temmuz 2012 Perşembe

Ramazan ayimiz mubarek olsun...



Bu gece kalkacağımız sahur ile ayların sultanını karşılayacağız yarin.

Burada birinci gun imsak saati 04: 45 iftar saati 21:35 
Her ramazan ayının ilk 4 - 5 günü çok zor geçer benim için. Tansiyonum düşer ve yoğun bir baş ağrısı çekerim. Çok acikmiyorum ama susuyorum bir de çok üşürüm ve sanırım üşüdüğüm için de sürekli uyku istegi duyarim.

Biraz dengem şaşar yani, ama derler ya hani, “Allah veriyo kolaylığını” diye, benimki de oyle
  işte. 

Ben çok severim bu mubarek ayin ruhaniyetini.  Ramazanimi ilk kez farkli bir ulkede geçirecegim için her zamankinden daha heyecanli ve farkli bir karsilama olacak  bu yil benim için.

Burada cami olmadigi için minareden minareye asilmis mahya yazilari yok.
Firindan mis gibi kokularin yayildigi pide kuyruklari da yok.
Imsak vaktinde çalar saatinizin alarmini duymayip son anda uyandiysaniz, acaba bir su içecek vaktim var mi? dusuncenizi ezan sesi ile netlestiremezsiniz.
Ayrica ramazan davulcusu da geçmez bu sokaklardan.
Iftar saatinde top sesi ya da ezan sesi yok,  ama illede ezan duymak isterseniz gozunu sevdigim çagin bulusu internet var.
Bir ay boyunca suren ramazan davetleri de yok.
Siz daha isten çikip eve varmadan yolda ezan okundu ise, vapurda ya da otobuste iseniz mesela,  elinizdeki pideyi yaninizdaki hiç tanimadiginiz kisilerle paylasmanin keyfide yok.

Ama baska seyler var.

Dunyanin neresinde olursaniz olun gormeden, dokunmadan, ogreterek hissettirdigi duygular var bir de bu ayin. Bazen rabbimin  silkelenip kendimize gelmemiz için bu ayi bize sundugunu dusunuyorum.

Gunahlarimizdan arinmayi ogretir bize bu ay.  
Nefsimize karsi direnmeyi ogretir.
Isteklerimiz karsisinda sabretmeyi.
Açin halinden anlamak için aç kalmayi ogretir bize.
Ihtiyaç sahibine omuz vermeyi, bir çocugun basini oksamayi hatirlatir.
Kainatin sadece dunya uzerinden ibaret olmadigini, oldukden sonra baska bir boyutun baslayacagini ve o boyutta odullendirilmek için bu boyutta birseyler yapmak gerektigini ogretir.

Allah bize yaratilan canlilarin en onurlusu olan “ insan” olma lutfunu bahsetmis. Ve bence insan insanligini ancak sevgi sunarak, sefkat gostererek, lokmasindan boluserek hatirlar.

Sahuru ayri, iftarı ayri, teravihsi ayri guzel olan bu mubarek  ve bereketli ayda rabbim insan oldugumuzu hep hatirlamayi nasip etsin.   

Tum islam alemine simdiden hayirli ramazanlar diliyorum.
Sevgilerimle,
Gungor Ekinci Saglik

Tefviznâme
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif anı seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Deme şu niçin şöyle
Yerincedir o öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. (r.a.)
(Marifetnâme)


Maastricht / HOLLANDA

Tatilimizin ikinci duragi Maastrich oldu.

Maastricht Hollanda 'nın en eski sehirlerinden biri olup Maas nehri üzerinde yer almaktadir.





Burasi tam bir bisiklet cenneti.
Basinizi nereye çevirseniz bisiklet yigini ile ya da bisiklet kullanan insanlarla karsilasiyorsunuz.



Sehir merkezine yurus mesafesinde olan tren istasyonundan çikinca buyuk bir meydan karsiliyor sizi. 
Biz informasyondan sehir haritasi alarak gezmeye çalistik sehri.  


Buranin mimariside Wolkenburga benziyor diyebilirim. Oranin daha buyugu, sehir hali.  
Maastricht de sokak aralari oldukca dar. Ama diyebilirim ki her sokakdan çikisda minik bir meydan çikiyor karsiniza.
Bir hafta boyunca gittigimiz her yerde oldugu gibi burada da, kimisi turist, kimisi esnaf olan çok sayidaTurke rastladik. 



Birkaç katedrali de taminaya çalistik elimizden geldigince. 

Belediye binasi. Mikrofon gordum mu dayanamiyorum ya napiyim :-)))

Avrupa´da çok kullanilmayan bazi kiliseler farkli amaçlarla degerlendirilmis. 
 Maastricht´te de bir kilisenin simdi kutuphane olarak degerlendirildigini gormek de çok ilginç ve hos oldu benim için.




Hollandanin en eski kilisesi de bu sehirdeymis.
Saniyorum dokme metalden yapilmis bu heykeller. Açikcasi  oldukca ilginç gorunduler gozume.

Burada da Zaragozada oldugu gibi çok fazla kopek var. 
Kopeklerini bisiklet sepetlerinde ya da bebek arabalarinda gezdirenlerin sayisi hiç de az degil. 


Maas nehri uzerinden geçen bu koprude yururken bile, once biraz durup sagi solu segretmeli,
ortamin havasini solumalisiniz.


Maastricht´den bu kadar. Yarin Amsterdam´dan seslenecegim sizlere.
Hepinize iyi seyirler, sevgiler.
Gungor Ekinci Saglik

17 Temmuz 2012 Salı

Sirin Wolkenburg...

Iki  hafta once Canimin içi ile  Hollanda´da uç yer, Belçika´da uç yer gorecek sekilde guzel bir tatil yaptik.

Ilk duragimiz  Hollanda´nin  Maastricht sehrine 20 km. kadar bir mesafede bulunan Wolkenburg koyu oldu. 

Arkadasimizin hotelinde konakladigimiz koyun, yol boyunca siralanmis restaurantlarinin bulundugu, birbirine paralel  iki tane hareketli sokagi var. 

Sokaklarda yururken ilk fark ettiginiz sey evlerin guzelligi oluyor. Ben,  yukarida fotografini gordunuz eve bayildim. Burada kesinlikle goz yorucu apartmanlara, yuksekligi birbirine uymayan binalara rastlamaniz mumkun degil.  
Nasil bir mimari ile yapilmislarsa yan yana dizilmis olan tum evler, hoteller, restaurantlar sanki ayni elden çikmis gibi sik ve ayni boyda.

Hollanda normalde çok duz bir cografyaya sahip.  En yuksek tepesine de teleferik sistemi kurmuslar. 


Ustteki iki fotografi teleferikden çektim. 


Wolkenburg´ de deniz yok. Gezilecek gorulecek yerler bile neredeyse yok denecek kadar az. Ama gerçekden çok sirin bir tatil koyu oldugu için turistler tarafindan ragbet gormekte.  


Tabiki bunda Almanyaya, Belçikaya ve  Luksemburga çok yakin olmasinin da etkisi var.
Oyle yakinlar ki dusunun bir gece Hollanda Wolkenburg´den kalktik Almanya Aachen´a aksam yemegine gittik. 


Dondurma menuleri oldukca buyuk ve gosterisli. Yukarida gormus oldugunuz bardak fotografda kuçuk gorunebilir ama bardagin agiz çevresinin genisligi uç karis kadar vardi. Iki kislik olan bu dondurma servisinin adina Ask Bardagi diyorlar. 


Burasi da tarihi tren istasyonu. Içinde kafeteryasi da olan sik bir mekan.
Yazacak,  anlatacak çok sey var ama sirin Wolkenburg ´den aktaracaklarim bu kadar.
Ertesi gunku duragimiz  Maastricht sehri oldu. 
Kisa bir sure sonra fotograflar burada.
Beni izlemeye davam edin :-)))
Sevgilerimle.
Gungor Ekinci Saglik


16 Temmuz 2012 Pazartesi

Muchas gracias amigos Çok tesekkurler arkadaslar.

Zaragoza´da bizimle birlikde 4 çiftden olusan çok guzel bir grubumuz var. 
Hatta burada agirladigim ilk misafirlerimde onlar olmustu zaten. 

Grubumuzdan iki ailenin,  sevgili Emilia- Jesus ve sevgili Hortensia ile Mariano çifterinin Jaca´ da yan yana yazlik evleri var. Dostlarimiz bizi ve diger çiftimiz olan Carmina ve Luis´i hafta sonu evlerine davet ettiler. 

Cumartesi gunu aksam yemegimizi hep birlikde disarda yedik. 
Barlar sokagina dogru giderken çok sahane bir kalenin oldugu sirin bir koyden geçtik.

Oradan da hep birlikde bir bara gidip saatlerce eglendik. 
Eve geldimizde saat gece 3´u gosteriyordu. Basimi yastiga koymamla uyumam bir olmus.

Pazar gununun ana yemek oncesi atistirmaliklari.  
Sag ust kosedeki mucveri ben yaptim. Digerleri Luis´in marifetleri. 
Emilia da kendi ektigi marullardan salata yapti.

Buranin çok sevdigim seylerinden biride misafir agarlama halleri. 
Eve ilk kez geliyorsaniz ev sahibi size once evi bastan sona gezdiriyor. Eger kalacaksaniz kalacaginiz odayi gosteriyor. Otel gibi, havlunuz, sampuaniniz hatta  dis macununuz bile siz gelmeden hazir edilmis durumda. 

Burada branch dedigimiz ogleye kadar suren ve muhabbetle senlendirilen kahvalti kulturu yok. Kahve, biskuvi, belki ekmek seklinde yapiliyor kahvaltilar genellikle. Bu nedenle sabah kimse kimseyi kahvaltiya beklemek zorunda degil. Herkes sabah kahvaltisini istedigi saatte yapip sonrasinda istedigini yapabiliyor.  Ev sahibemizde bize mutfakda herseyin yerini gostermisti evi gezdirirken. 
Ben uyandigimda Canimin içi çoktan kalkmis, kahvaltisini yapmis, havuz basinda gazetesini okuyordu bile. 


Mangallar Mariano´dan.
Havuza girip bol bol guneslenerek geçirdigimiz gunun en sahane yani, hep birlikte yedigimiz ogle yemegi oldu diyebilirim. Hos sohbetli, bol kahkahali, çok dostça harika bir gundu hepimiz için. 

Querida Emilia, Jesus, Hortensia y Mariano,
Vosotros sois hospitalario. 
Todos muy bonita, muy bien. 
Para todos muchas gracias.

Sevgilerimle,
Gungor Ekinci Saglik