18 Şubat 2010 Perşembe

BALİNA mı DENİZ KIZI mı?


Avustralya'da, bir spor salonunun camında bir reklam; zayıf ve bronz tenli bir kadın, hemen yanında şu yazıyor: "Bu yaz, denizkızı mı olmak istersiniz, yoksa bir balina mı?

Afişteki mankenin fiziksel özelliklerinden çok uzak olan orta yaşlı bir kadın, spor salonunun reklamına sesli bir cevap veriyor: İlgilenenlere duyurulur,

Balinaları arkadaşları asla yalnız bırakmazlar, yunuslar, deniz aslanları, meraklı insanlar..
Aktif bir cinsel yaşamları vardır, hamile kalır, sevimli bebek balinalar doğururlar.
Denizde yüzer, oynarlar. Polinezya adalarının mercan kayalıkları gibi muhteşem yerleri görme şansına sahiptirler.
Balinalar harika şarkı söylerler, CD'leri bile vardır.
Bazı insanlar dışında, onlara zarar vermek isteyecek tek bir varlık yoktur. Dünyada herkesin sevdiği, koruduğu ve hayran kaldığı şahane hayvanlardır.


Denizkızı?
Öncelikle, denizkızı diye birşey yoktur.
Var olsalardı da kimlik karmaşası sebebiyle psikolog kapılarında sıra oluştururlardı. Balık mısın? İnsan mı?
Cinsel hayatları yoktur. Yanlarına yaklaşan erkekleri öldürüyorlar, nasıl olabilir ki? hem, iyice bir bakın, gerekli donanım nerede?
E, sonuç olarak çocukları da olmaz.
Zaten balık kokan bir kadını kim ister ki?

Sonuç?
Ben balina olmayı tercih ederim.

Medya sadece zayıf insanların güzel olduğunu savunuyor ama ben çocuklarımla dondurma yemeyi, beni heyecanlandıran adamla güzel bir akşam yemeğinde sohbet etmeyi, arkadaşlarımla çikolata paylaşmayı çok seviyorum.

Zamanla kilo alıyoruz; çünkü, kafamıza o kadar çok bilgi yüklüyoruz ki yer kalmıyor ve bedenimizin diğer bölümlerine yerleşmeye başlıyor. Yani, biz kilolu değiliz, inanılmaz kültürlü, eğitimli ve mutluyuz.

Bugünden itibaren, aynaya bakıp da kalçamı gördüğümde, şunu düşüneceğim:
"Allah'ım ne kadar da akıllıyım!"

GÜNÜN SÖZÜ

Başım eğik tok gezmektense, Onurum için aç kalmayı,
Esir yaşamaktansa, Özgürlüğüm için ölmeyi yeğlerim...

16 Şubat 2010 Salı

Beni Hiç Aldattın mı ? :-)


Ünlü,diş,hekimi,Sam,ve,eşi,50.evlilik,yıldönümlerini,kutluyorlardı.
Sam birden eşine bir soru sordu :
-'Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?'
-'O da nerden çıktı?' diye sinirlendi eşi, cevabı öğrenmek istemezsin herhalde' dedi. -'İsterim' dedi Sam. 'Lütfen anlat.'
-'Madem öğrenmek istiyorsun, evet, seni üç kez aldattım diye cevap verdi eşi.
-'Kimlerdi bunlar?' diye sordu Sam.

-'İlki' diye anlatmaya başladı eşi 'hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğini kurmak istiyordun da hiçbir banka sana kredi açmıyordu.Sonra bir banka müdürü eve geldi; hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern aletlerle kliniğini açabildin...'
-'Canım benim. Benim için kendini feda ettin demek. Benim sevgili karıcığım' dedi Sam.

'Peki ikincisi?
' -Hani 50 yaşında kalp krizi geçirmiştin ya, kritik bir by-pass ameliyatı olman gerekiyordu, hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an ölebilirdin. Dr. Halery onca yoldan kalktı geldi, ameliyatını yaptı. Sen hayata döndün' dedi eşi.

-'Ah benim sevgili karım. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin, öyle mi Peki üçüncü aldatışın?

' -'Hatırlıyor musun, yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmak istemiştin de 247 oy eksikti...'

- OOOHAAAAA....!!!

GÜNÜN SÖZÜ

Çevrenizdekilere iyi davranın... zaman herşeyi değiştirebilir!
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer...
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer...
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir..
Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir.. Kızılderili sözü

BİR SÜRE SONRA

Bir süre sonra,
bir eli tutmakla, bir ruhu zincirlemek arasındaki
ince farkı öğrenirsin,

Ve aşkın yaşlanmak,
birlikte olmanın da güvende olmak
anlamına gelmediğini öğrenirsin.

Ve öpücüklerin sözleşme
ve hediyelerin de vaat olmadığını
öğrenmeye başlarsın.

Ve yenilgileri
başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,
bir çocuğun üzüntüsü ile değil,
bir yetişkinin zarafeti ile...

Ve herşeyi,
bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin,
çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir.

Bir süre sonra güneş ışığının
yakıcı olduğunu öğrenirsin,
eğer fazla maruz kalırsan.

Bu yüzden
başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden
kendi bahçeni yarat
ve kendi ruhunu kendin süsle.

Ve göreceksin ki dayanıklısın
ve kuvvetlisin
ve değerlisin...

Veronica A. SHOFFSTALL

14 Şubat 2010 Pazar

BABAMIN ANNEME ALDIĞI SEVGİLİLER GÜNÜ HEDİYESİ



Allah ayırmasın,
Allah ikinizi de başımızdan eksik etmesin.
Anne baba ikinizi de çok seviyorum.
Sevgi ve saygılarımla...

MARTILAR, DENİZ, BALIK EKMEK güzel bir gün...

Güzel geçmiş bir hafta sonundan sonra hepinize kocaman merhabalar arkadaşlar.
Pazar günü uzun zamandır yapmadığım bir şey yapdım; dinlendim. :-)

Cumartesi günü annemle Üsküdar - Eminönü arası hem boğaz sefası, hem de bolca alış veriş yaptık.

Eminönü'nün olmazsa olmazıdır, balık ekmek yemeden Eminönü’nden dönülmez.
Biz de son derece lezzetli balık ekmeklerimizi yedik annemle. Ustalarımızı da fotoğrafladım tabiî ki.

Martılara hem simit atıp, hem fotoğraf çekmek biraz zor olsa da, çok keyifli olduğunu belirtmem lazım. Pike yapışlarına hayran olmamak, manevra yeteneklerine şaşmamak mümkün değil. Bir ara yüzüme çarpacaklar diye inanın endişelendim. Simit parçalarını çığlık çığlığa havada yakalayışlarını izlemek son derece keyifliydi.

Bir daha dünyaya gelirsem deniz olmayı isteyecek kadar çok seviyorum denizi. Bol bol kareledim bu yüzden. Fotoğrafları üzerlerine tıklayarak büyütebilir siniz.

Keyifli seyirler, süperşahane bir hafta diliyorum hepimize.
Sevgilerimle,
Güngör Ekinci













































AŞK OLSUN

''Akşam kapı eşiğinde bir terli giysi gibi
Soyunmak vardı derdinden evrenin.
Bir entari serinliğini giyinmek,
Kendi derdini tespih gibi çekmek elinde,
Yün örmen vardı akşamları koltuğa gömülü,
Karşında polisiye roman okumak vardı,
Sorgusuz bakışmak yoruldukça gözlerimiz,
Sevinçsiz gülmek üzüntüsüz ağlamak...''

Rahmetli Bülent Ecevit'in "Rahşan'a" sözleriyle yazdığı YAPAMADIĞIMIZ adlı şiiri. Sekiz mısrayla ne güzel de anlatmış hayatı paylaşmayı değil mi?

Ve işte aşklarını rafa kaldırmışlara yeni bir fırsat olarak,
aşklarını her daim taze tutanlara daha özel bir gün olarak,
çiçeği burnunda yeni aşıklara tatlı, farklı, yeni bir heyecan olarak,
Şubat ayının bu soğuk günlerinden birinde, içimizi ısıtmak için 14 Şubat geldi çattı.

Hadi itiraf edin, Ona ne alsam, yada ne yapsam da bugünü daha anlamlı, daha ölümsüz kılsam diye hafta başından belki de geçen aydan beri tatlı bir telaş içindesiniz değil mi?

Bu günün kapitalist düzenin bir oyunu olduğunun arkasına saklanan arkadaşlarımıza, bir çift laf edeceğim ; lütfen biraz daha dürüst olun ve, ben seni senin beni önemsediğin kadar önemsemiyorum deyin. Evet evet bu daha inandırıcı olur inanın.
Çünkü gerçek bir aşığın aşkı maddiyatla ölçülmez zaten. Şahsen beni hediyenin maddi değeri hiç ilgendirmez. Önemli olan hatırlanmış olmak, senin için emek verilmiş olmak, düşünülmüş olmak. Bazen yürekden yazılmış bir mesajın değeri hiç birşeyle ölçülemiyor.

Bir de bu günün sevgi günü olduğunu idda eden, etrafına sevgi pıtırcıkları dağıtan, oto kuşa, büyüğe küçüğe, ille de bugün sevgisini sunmaya kalkan arkadaşlarımız var. Değil efendim, bu günün adı üzerinde Sevgililer günü, sevgi günü değil. Elma başka Armut başka şey dimi ama?

Bir de kalbi Yar’sızlarımız var. Biz bu maçta, beklenen kişi gelecekse çekilen çile kutsaldır deyip önümüzdeki maçlara konsantre olalım en iyisi :-)

Siz kimi bekliyorsunuz bilmem ama ben duruşuna, bakışına, konuşmasına, huylarına, bakış açısına hayran olacağım, bir saat görmesem özleyeceğim, çok sevip çok sevildiğime emin olacağım, yanında ben olabileceğim, kendim kadar güveneceğim, piyasa Adamı olmayan özel bir Adam bekliyorum.

Aslında bugün, hayatımda böyle bir Adam olsaydı ne yazardım diye düşündüm. Onları yazacakdım ama sonra vazgeçtim. İçi boş olacağı için yazmak pek anlamlı gelmedi. İnşallah seneye :-)

Herkesin layığını bulduğuna/ bulacağına çok inanırım ben. Onun için Yar’i olanlara güneşli günler diliyor, olmayanlara AŞK olsun diyorum.

Son olarak çok yerde yazılıyor gerçi ama sevgililer gününün nerden çıktığını hala bilmeyenler varsa, hikayesine kısaca yer vermek istedim.

Milattan önce 4. Yüzyıl'da bir geleneğe göre, her yıl belli bir günde düzenlenen festivalde kura çekerek eşleşen çiftler, gelecek yılın o gününe değin birbirinin sevgilisi olurmuş... Derken, İmparator Cladius, genç sevgililer için düzenlenen bu özel günden rahatsız olmuş, iyi savaşamadıkları gerekçesiyle sevgililerin birlikte olmasını ve evlenmelerini yasaklamış. Ancak, St. Valentine isimli bir aziz, imparatordan gizlice genç çiftleri evlendirmeye devam etmiş. Bir gün imparator, bu durumu anlamış ve azizi idam ettirmiş. İşte, o gün bugündür kendisini başkaları için feda eden St. Valentine adına, öldüğü gün olan 14 Şubat, “sevgililer günü “ olarak kutlanır olmuş.

Sevgilerimle,
Güngör Ekinci