23 Temmuz 2011 Cumartesi

SÖZ evlilik için ilk adım



Biliyor musunuz "seni seviyorum" sözcüğünü bu yaşa kadar kimse için kullanmamıştım ben. Şimdiye kadar seni seviyorum sözcüğüne verdiğim yanıt " teşekkür ederim, ben de beni seviyorum " olmuştu hep.

Hatta elimi taşıyabilecek kadar kuvvetli görmediğim için hiç bir eli,
bırakmamıştım hiç bir avucun içine ellerimi.

Tabiki evlilik için saygı, sevgi, aşk, güven, anlayış, merhamet gibi duygular çok çok önemli. Ama bunların dışında da kesinlikle olmazsa olmazlarım vardı ilişkilerimde.

Ben tam bir İstanbul aşığıyım mesela. Evet, İstanbul’un bütün nimetlerinden faydalanamıyorum belki, ama olsun. Bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu bu harika şehirde yaşadığımı bilmek bile yetiyorDU bana.

Sevdiklerimle aynı şehirin havasını solumalıyım derDİM. Hasrete dayanamayan bir yapım vardır, bir haftalık tatillerde bile çok özlerim sevdiklerimi. Ben ailemden, dostlarımdan, arkadaşlarımdan, alışkanlıklarımdan uzaklaşamam, düzenimi bozamam diye düşünürDÜM hep. Bunun için İstanbul dışından çıkan taliplerimi tanımaya bile gerek görmeden geri çevirirdim zaten.

Karakaş, karagöz, siyah saçlı yani karayağız tiplerden hoşlanırdım. Kel olduğu için Aşkın'la (eniştem) dalga geçerdim. Hatta Aşkın bana " baldız içimden bi ses senin benden daha kel birine aşık olacağını söylüyor" derdi, saçmalama ben zevkimi bilmiyormuyum der, gülerDİM.

Evleneceğim kişi mutlaka akıcı bir İstanbul türkçesi ile konuşmalı derDİM.

Benim birine EVET diyebilmem için kalbimin teee içinde AŞK fokur fokur kaynamalı ve bedenimin her yerine şakır şakır süzülmeli derDİM.

Hatta evleneceğim kişi “ ya tam istediğim gibi biri olur, ya da kesinlikle evlenmem” derDİM. Bunlardan birinin eksik olduğu bir ilişkiye başlamazDIM bile.

Daimi okuyucularım bilirler, ben aslında genel itibari ile çok olumlu düşünen, bardağın hep dolu tarafını görmeye çalışan, haline her zaman şükreden biriyimdir. Ama bir kaç ay önce, bir gün öğlen saatlerinde hayatımı düşünürken, aslında ne çok şeyimi kaybettiğimi fark ettim hüzünlenerek. Ve " Allahım dedim herşeyimi aldın beni neyle ödüllendireceğini çok merak ediyorum". Sonra aynı gününün akşamı, Adana'daki kuzenimin bir telefonu ile “ O BENİM HERŞEYİM “ dediğim kocaman bir yürek dahil oldu hayatıma.

Hem de öyle bir yürekki, bütün ezberlerimi bozdurdu bana.
Olmazsa olmazlarımın bir tek maddesi hariç, hiç biri yok ilişkimizde.

Mesela ben İstanbul dışına bile gitmem derken, teeee akdenizin öteki ucuna, İspanya'ya gideceğim kısa bir süre sonra. İstikamet İspanya olunca akıcı bir İstabul türkçesinin de hayal olduğunu tahmin etmişsinizdir sanırım.

Ama şimdi şairin de dediği gibi, onun sesi bana " dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkısını dinlemek gibi " geliyor.

Eniştem haklı çıktı. Ondan daha da kel birine aşık oldum. Ama gözlerine bakınca öyle güzel şeyler görüyorum ki yüzünde.
Güven görüyorum mesela en kocamanından,
sevgi görüyorum sıcak ve yumuşakcık,
aşk görüyorum çakmak çakmak parlayan.

Biliyorum çok zor olacak başlangıçlar.
Bir sabah dilini, dinini, yaşam tarzını, hiç birşeyini bilmediğim bir ülkede uyanacağım. Çok özleyeceğim ailemi, dostlarımı, alışkanlıklarımı. Hatta belki bakkalı, manavı, çarşıyı, pazarı bile.

Ama işte olmazsa olmazlarımdan öyle bir madde karşılığını bulduki ilişkimizde, sırf o bile yetiyor ben gidiyorum demek için.

AŞK fokur fokur kaynamalı ve bedenimin her yerine şakır şakır süzülmeli demiştim ya, daha da fazlası oldu. Hücrelerime hatta DNA'larıma kadar aşık oldum ben.

İşte bu aşkı 20 Temmuz akşamı söz yüzüğümüzle taçlandırdık. Mutluluğumu sizlerle de paylaşmak istediğim için bu yazıyı kaleme aldım. Yıllar önce sevmek istediğim adamı tarif ederken aşağıdaki şiirim çıkmıştı meydana. Şimdi fark ediyorum ki, onun gibi toplanmış çıkarılmış, çarpılmış bölünmüş biri olan ben, bu şiirde baştan sona Canımın içini tarif etmişim sanki.

Yazının buraya kadarı sizler içindi. Bundan sonrası Onun için.

Canımın içi,
Sen zaten seninle ve ilişkimizle ilgili hissettiklerimi ayrıntıları ile biliyorsun.
Artık tek isteğim, seninle el ele, göz göze, omuz omuza, yürek yüreğe yaşlanmak.
Bana yaşattığın tüm duygular için,
hayatıma kattığın herşey için,
en önemlisi hayatımdaki varlığın için,
yürekden teşekkür ederim.
İyi ki varsın. Seni seviyorum…
Güngör ( Su)


SEVECEĞİM ADAM

Seveceğim adam, ideallerim gibi ödün verilmez,
Özgürlüğüm gibi vazgeçilmez olmalı.

Grevde hakkını kazanmış işçi kadar umutlu,
Emeklerin boşa gitmediğini bilmek kadar güven verici olmalı.

Seveceğim adam, yurdum kadar güzel,
İstanbul kadar gizemli olmalı.

Sorunları olgunlukla çözecek kadar sağduyulu,
Küllerinden yeniden doğabilecek kadar güçlü olmalı.

Seveceğim adam, annesi gibi asil ve ağırbaşlı,
Babası gibi samimi ve yürekden olmalı.

Beyaz güvercinler kadar barışçı,
Su gibi duru ve akıcı olmalı.

Seveceğim adam, Mevlana’yı bilecek kadar inançlı,
Okyanusları kulaçlamak gibi coşkulu olmalı.

Yeni doğmuş bir evladı ilk kez kucaklamak kadar mutluluk verici,
Çiçeğe durmuş kiraz ağaçlarını izlemek kadar zevk verici olmalı.

Seveceğim adam, Cumhuriyetin anlamını bilip önemini kavramış,
Anadolu evladı olmak gibi, gurur verici olmalı.

Harçlık bekleyen bir çocuğun, babasının bayram namazından
gelmesini beklemesi kadar masum,
Köyde tırpandan sonra içilen ayran kadar ferahlatıcı olmalı.

Başımı koyduğum yastık kadar rahatlatıcı,
Yastığımı payşalacak kadar sevdiğim olmalı.

Seveceğim adam, toplanmış çıkarılmış olmalı,
Çarpılmış bölünmüş olmalı,
Elde kalan, adam gibi bir Adam olmalı.
Öyle ki, bu can ona düşünmeden kurban olmalı.