10 Şubat 2010 Çarşamba

HARİKA BİR CUMARTESİ GÜNÜYDÜ

Merhaba Arkadaşlar,

Beni yakından tanıyanlar, bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu İstanbul’umuzu ne kadar çok sevdiğimi, nasıl bir İstanbul aşığı olduğumu bilirler. Ama İstanbul’ da yapmakdan en çok keyif aldığım etkinlik semt keşfetmek, o semtte bir şeyler yemek içmek. Kültürel faliyetlerim de olmuyor değil tabiî ki, ama insan bazı şeylerin elinin altında olduğunu bilince sürekli erteler ya hani. İşte ben de arkadaşımın sayesinde görmek isteyip de hep ertelediğim üç yeri görme imkanı buldum Cumartesi günü. Aslında iki yeri yeni gördüm. Topkapı Sarayına daha önce gitmiştim ama farklı bir gözle bakmaya çalıştığım için üç yeni yer diyebiliriz.



Geçmişin kokusunu içimize çektiğimiz kültür turumuzda ilk durağımız İstanbul Arkeoloji Müzesiydi.

İstanbul Arkeoloji Müzesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde yer alan medeniyetlere ait çok çeşitli eserle, dünyanın en büyük müzeleri arasındadır.

19. yüzyılın sonlarında Osman Hamdi Bey tarafından kurulmuş ve 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Fotoğrafların üzerine tıklayarak büyütebilir siniz.


Ülkemizin en zengin Müzesi, 1992 yılında Avrupa'da 45 müzenin katıldığı yarışmada birinci olarak Avrupa Konseyi tarafından "Yılın Müzesi" seçilmiştir.
Müze, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç müzeden oluşmaktadır.

Tamamı bakımdan geçirilip teşhire sunulan eşsiz heykelleri izlemeye doymak mümkün değil.

Daha çok savaş ve av sahnelerinin işlendiği yüksek kabartmalar ile süslenmiş lahitler öyle muazzam ki, saygıyla izliyor sunuz.

Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Arabistan yarımadası eserleri olmak üzere 4 ana koleksiyondan oluşan müzede, çok sayıda heykel, kabartma, lahit,küçük taş buluntular,çanak çömlek, sikke, mühür, pişmiş toprak heykelcikler, nişan ve madalyalar sergilenmekte.














































Henüz teşhire sunulmamış eserleriyle de sanırım bir müze daha açılabilir.


Bu arada bilmeyenler varsa kısaca Müze Karttan da bahsetmek istiyorum.
Müze Kartı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sunduğu önemli hizmetlerden biri. Çünkü bu karta 20.00 TL’ye sahip oluyorsunuz ve bir yıl boyunca Türkiye’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan tüm müze ve ören yerlerini bir daha ücret ödemeden geziyorsunuz, tarihe, kültüre doyuyorsunuz. Müze kartına sahibi olmak için Müze kart Satış Noktaları’na fotoğraflı bir kimlikle başvurmanız yeterli. Bu konuda daha detaylı bilgiye www.muzekart.com adresinden ulaşabilirsiniz.


İkinci durağımız Topkapı Sarayı oldu.

Turnikelerden geçip, görkemli Çınar ağaçları arasında yürüyüp Saraya yaklaşırken, ortamın büyüsüne kapılıp kendinizi sultan gibi hissedebilirsiniz. ( Tamam itiraf ediyorum ben öyle hissettim :-))







Burada çok fazla fotoğraf çekemedik. Zaten sadece flaşsız çekime izin veriliyor.
Teşhire sunulan eserlerin maddi manevi büyüsünün, şaşasının, ihtişamının, gözlerinizi kamaştıracağını söyleyebilirim.



İşli, süslü porselen mutfak eşyalarına, yurt dışından saraya gönderilen hediyeliklere, mücevherlerle bezenmiş saray eşyalarına, dillere destan Kaşıkçı Elması’ na, savaş malzemelerine, hatta savaş malzemelerinde ki şıklığa, gösterişe hayran olacağınıza, Kutsal Emanetlerimizin maneviyatımızı cilalaması karşısında gözlerinizin dolacağına eminim.


Sarayda yeme içme Konyalı’dan soruluyor. Buraya kadar gelmişken muhteşem manzara karşısında bir şeyler içmeden dönmeyin derim.

Bu kadar güzelliğin içinde canınızı sıkabilecek tek bir şey olabilir sadece, benim öyle oldu açıkcası. Saray turunda Harem bölümünü gezmek ek ücrete tabi. Buna gerçekden hiç anlam veremiyorum. Saraya girerken zaten ödeme yapılıyor, Harem de sarayın bölümlerinden biri olup ek bir para daha ödemenin gereksiz bir uygulama olduğunu düşünüyorum.

Bu akşam evde olmayacağım için yarın için yayın yapamayacağım. Ama Cuma günü Miniatürk’den sesleneceğim sizlere. Beni izlemeye devam edin :-).

Cuma günü görüşmek üzere sevgilerimi gönderiyorum hepinize.
Güngör Ekinci

14 yorum:

Delfina ; dedi ki...

Sultanım,

Ne güzel bir tur olmuş bu,ben henüz oraları göremedim ama bu şahane resimler ve anlatımla mest oldum.

O zamanlarda yapılan bu işçilik ne büyük emekmiş,ne büyük fedakarlıkmış.Zaten şimdi hiçbir şey bırakamıyoruz gelecek nesillere hazır betonlardan başka...

Miniaturk haberlerini heyecanla bekliyoruz :)

Sevgiler Güngörcüm...

tatlıhayat dedi ki...

Merhaba,evet çok haklısınız ülkemiz tarihi zenginliklerle dolu tabi kıymetini maalesef bilmiyoruz.Tokkap ve İstanbul Arkeoloji Müzesini bende ağzım açık gezmiştim.İnanılmazdı.Sevgiyle...

Selma Er dedi ki...

merhaba güngör hn,keşke beraber gidebilseydik..müzeler ve sanat ile ilgili herşey benim de özel ilgi alanım..biraz sonra evden çıkıp,ssm'ye gideceğiz..venedik-istanbul sergisine..istanbul arkeoloji müzesi benim için birinci sırada..özellikle büyük iskender'in lahiti ve diğer lahitler..zeus heykeli..hepsi..her seferinde yüzlerce fotoğraf çekiyorum..sizinkiler de çok güzel..paylaşımınız için tşk.ler..sevgiler.

Güngör Ekinci Saglik dedi ki...

Sevgili Delfiş'im,
Mutlaka gidip yerinde görmek lazım.
Ülkemizde hatta yaşadığımız şehirde böyle bir imkanımızın olması, değerlendirilmesi gereken büyük bir şans.
Öptüm canım sevgiler.
Sultanın :-))

Güngör Ekinci Saglik dedi ki...

Sevgili Tatlıhayat, öncelikle hoşgeldiniz bloğuma.
Kıymetini bilmediğimiz konusunda çok haklısınız gerçekden. Şimdiye kadar gidip görmediğim için öyle kızdım ki kendime.Bundan sonra daha sık gideceğim ama.
sevgiler.Teşekkürler.

Güngör Ekinci Saglik dedi ki...

Merhaba Selma hanım,
Sizin de ilgili alanınıza girdiğini bloglarınızdan biliyorum. Açıkcası fotoğrafları yüklerken aklımdan geçmiştiniz. Beğendiğinize çok sevindim. İskender'in lahitindeki işçiliği ağzım açık izledim ben de ,muhteşemdi.
İnşallah birlikde gitmekde kısmet olur.
Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Gezmiş kadar oldum inanın.
Minyaturk resimlerinizi de dört gözle bekliyorum.
Selamlar Osman

Güngör Ekinci Saglik dedi ki...

Merhaba Osman bey,
O havayı yakalatabildiysem ne mutlu.
Ama mutlaka yerinde gidip görülmesi gereken muazzam yerler.
Teşekkürler, sevgiler.

Adsız dedi ki...

Güngör hanım,
Ben bir emekli öğretmenim.Sizin gibi genç arkadaşların sanatla ilgilendiğini görmek sevindirici.
Anlatımınızda güzel.Tebrikler.
Ayhan İçli

Adsız dedi ki...

Elinize emeğinize sağlık.
Çok zengin bir anlatım olmuş.Fotoğraflar harika.
Ben de Sultanahmetten ve Ayasofyadan çok etkilenmiştim.

Güngör Ekinci Saglik dedi ki...

Merhaba Ayhan bey,
Beğendiğinize sevindim.Teşekkürler.
Sevgiler.

Güngör Ekinci Saglik dedi ki...

Sevgili ismini yazmayan okuyucum:-)
Fotoğraflarda arkadaşımın desteği çok oldu sağolsun. Sultanahmet Camisini ve Ayasofya'yı ben de görmüştüm. Hayran olmamak mümkün değil.Sevgiler, teşekkürler.

NiLaY dedi ki...

Fotoğraflar ve anlatım süper olmuş Güngörcüm ellerine sağlık.. benim de müze kartım, bir dahaki tura katılmak isterim :)) sevgilerr

Güngör Ekinci Saglik dedi ki...

Merhaba Nilay,
Valla süper olur, bir dahaki sefere birlikde inşallah.
Teşekkürler, Sevgiler.